Sâffât Suresi Türkçe Meali

  • Sâffât  1: (1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir.
  • Sâffât  2: (1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir.
  • Sâffât  3: (1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir.
  • Sâffât  4: (1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir.
  • Sâffât  5: O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, hem de doğuların Rabbidir.
  • Sâffât  6: Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik.
  • Sâffât  7: Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.
  • Sâffât  8: Onlar, artık mele-i a´lâ´ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar.
  • Sâffât  9: Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır.
  • Sâffât  10: Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.
  • Sâffât  11: Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.
  • Sâffât  12: Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.
  • Sâffât  13: Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar.
  • Sâffât  14: Bir mucize görseler alay ederler.
  • Sâffât  15: Bu ancak açık bir büyüdür, derler.
  • Sâffât  16: «Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, diriltileceğiz?»
  • Sâffât  17: «İlk atalarımızda mı (diriltilecek)?»
  • Sâffât  18: De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz).
  • Sâffât  19: O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.
  • Sâffât  20: (Durumu gören kâfirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.
  • Sâffât  21: İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.
  • Sâffât  22: (22-24) (Allah, meleklerine emreder:) Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah´tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. Onlara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!
  • Sâffât  23: (22-24) (Allah, meleklerine emreder:) Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah´tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. Onlara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!
  • Sâffât  24: (22-24) (Allah, meleklerine emreder:) Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve Allah´tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. Onlara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!
  • Sâffât  25: Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?
  • Sâffât  26: Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir.
  • Sâffât  27: (İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.
  • Sâffât  28: (Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sûreti haktan görünürdünüz) derler.
  • Sâffât  29: (29-30) (Ötekiler de:) «Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.»
  • Sâffât  30: (29-30) (Ötekiler de:) «Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yok. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.»
  • Sâffât  31: «Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız.»
  • Sâffât  32: «Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık.»
  • Sâffât  33: Şüphesiz o gün onlar azapta ortaktırlar.
  • Sâffât  34: İşte biz, suçlulara böyle yaparız.
  • Sâffât  35: Çünkü onlara: Allah´tan başka tanrı yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi.
  • Sâffât  36: «Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?» derlerdi.
  • Sâffât  37: Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı.
  • Sâffât  38: Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız.
  • Sâffât  39: Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir.
  • Sâffât  40: (Bu azaptan) Ancak Allah´ın hâlis kulları istisnâ edilecek.
  • Sâffât  41: (41-44) Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir.
  • Sâffât  42: (41-44) Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir.
  • Sâffât  43: (41-44) Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir.
  • Sâffât  44: (41-44) Bunlar için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir.
  • Sâffât  45: Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
  • Sâffât  46: Berraktır, içenlere lezzet verir.
  • Sâffât  47: O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar.
  • Sâffât  48: Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır.
  • Sâffât  49: Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır.
  • Sâffât  50: İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar.
  • Sâffât  51: İçlerinden biri: «Benim, bir arkadaşım vardı» der.
  • Sâffât  52: (52-53) Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?
  • Sâffât  53: (52-53) Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?
  • Sâffât  54: (54-55) (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.
  • Sâffât  55: (54-55) (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.
  • Sâffât  56: (56-57) «Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum» dedi.
  • Sâffât  57: (56-57) «Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum» dedi.
  • Sâffât  58: (58-61) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın.
  • Sâffât  59: (58-61) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın.
  • Sâffât  60: (58-61) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın.
  • Sâffât  61: (58-61) Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın.
  • Sâffât  62: (62-63) Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.
  • Sâffât  63: (62-63) Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.
  • Sâffât  64: Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.
  • Sâffât  65: Tomurcukları sanki şeytanların başları gibidir.
  • Sâffât  66: (Cehennemdekiler) ondan yerler ve karınlarını ondan doldururlar.
  • Sâffât  67: Sonra zakkum yemeğinin üzerine onlar için, kaynar su karıştırılmış bir içki vardır.
  • Sâffât  68: Sonra kesinlikle onların dönüşü, çılgın ateşe olacaktır.
  • Sâffât  69: (69-70) Kuşkusuz onlar atalarını dalâlette buldular da peşlerinden koşup gittiler.
  • Sâffât  70: (69-70) Kuşkusuz onlar atalarını dalâlette buldular da peşlerinden koşup gittiler.
  • Sâffât  71: Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalâlete düştü.
  • Sâffât  72: Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik.
  • Sâffât  73: Uyarılanların âkıbetinin ne olduğuna bir bak!
  • Sâffât  74: Allah´ın ihlâslı kulları müstesna.
  • Sâffât  75: Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!
  • Sâffât  76: Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardık.
  • Sâffât  77: Biz yalnız Nuh´un soyunu kalıcı kıldık.
  • Sâffât  78: Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık
  • Sâffât  79: Bütün âlemlerde Nuh´a selam olsun!
  • Sâffât  80: İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
  • Sâffât  81: Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi.
  • Sâffât  82: Nihayet ötekileri (inanmayanları) suda boğduk.
  • Sâffât  83: Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh´un) milletinden idi.
  • Sâffât  84: Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi.
  • Sâffât  85: Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.
  • Sâffât  86: Allah´tan başka bir takım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?
  • Sâffât  87: O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?
  • Sâffât  88: Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.
  • Sâffât  89: Ben hastayım, dedi.
  • Sâffât  90: Ona arkalarını dönüp gittiler.
  • Sâffât  91: (91-92) Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi.
  • Sâffât  92: (91-92) Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi.
  • Sâffât  93: Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.)
  • Sâffât  94: (Putperestler) koşarak İbrahim´e geldiler.
  • Sâffât  95: (95-96) İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.
  • Sâffât  96: (95-96) İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.
  • Sâffât  97: Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.
  • Sâffât  98: Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.
  • Sâffât  99: (99-100) (Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi.
  • Sâffât  100: (99-100) (Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi.
  • Sâffât  101: İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.
  • Sâffât  102: Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.
  • Sâffât  103: (103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.
  • Sâffât  104: (103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.
  • Sâffât  105: (103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.
  • Sâffât  106: (103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.
  • Sâffât  107: (107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
  • Sâffât  108: (107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
  • Sâffât  109: (107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
  • Sâffât  110: (107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
  • Sâffât  111: (107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim´e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
  • Sâffât  112: (112-113) Sâlihlerden bir peygamber olarak O´na (İbrahim´e) İshak´ı müjdeledik. Kendisini ve İshak´ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.
  • Sâffât  113: (112-113) Sâlihlerden bir peygamber olarak O´na (İbrahim´e) İshak´ı müjdeledik. Kendisini ve İshak´ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.
  • Sâffât  114: Andolsun biz Musa´ya da Harun´a da nimetler verdik.
  • Sâffât  115: Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
  • Sâffât  116: Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu.
  • Sâffât  117: Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat´ı) verdik.
  • Sâffât  118: Her ikisini de doğru yola ilettik.
  • Sâffât  119: (119-120) Sonra gelenler içinde, Musa ve Harun´a selam olsun, diye (iyi bir nam) bıraktık.
  • Sâffât  120: (119-120) Sonra gelenler içinde, Musa ve Harun´a selam olsun, diye (iyi bir nam) bıraktık.
  • Sâffât  121: Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.
  • Sâffât  122: Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı.
  • Sâffât  123: İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi.
  • Sâffât  124: (124-126) (İlyas) milletine: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah´ı bırakıp da Ba´l´e mi taparsınız? demişti.
  • Sâffât  125: (124-126) (İlyas) milletine: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah´ı bırakıp da Ba´l´e mi taparsınız? demişti.
  • Sâffât  126: (124-126) (İlyas) milletine: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan Allah´ı bırakıp da Ba´l´e mi taparsınız? demişti.
  • Sâffât  127: (127-128) Bunun üzerine İlyas´ı yalanladılar. Onun için Allah´ın ihlâslı kulları müstesna; onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir.
  • Sâffât  128: (127-128) Bunun üzerine İlyas´ı yalanladılar. Onun için Allah´ın ihlâslı kulları müstesna; onların hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir.
  • Sâffât  129: (129-130) Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık, «İlyas´a selâm!» dedik.
  • Sâffât  130: (129-130) Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık, «İlyas´a selâm!» dedik.
  • Sâffât  131: Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız.
  • Sâffât  132: Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı.
  • Sâffât  133: Lût da elbette peygamberlerdendi.
  • Sâffât  134: (134-136) Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lût´u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini yok ettik.
  • Sâffât  135: (134-136) Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lût´u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini yok ettik.
  • Sâffât  136: (134-136) Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lût´u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini yok ettik.
  • Sâffât  137: (137-138) (Ey insanlar!) Elbette siz de sabah ve akşam onlara uğruyorsunuz. Hâla akıllanmayacak mısınız?
  • Sâffât  138: (137-138) (Ey insanlar!) Elbette siz de sabah ve akşam onlara uğruyorsunuz. Hâla akıllanmayacak mısınız?
  • Sâffât  139: Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.
  • Sâffât  140: Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.
  • Sâffât  141: Gemide olanlarla karşılıklı kur´a çektiler de kaybedenlerden oldu.
  • Sâffât  142: Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.
  • Sâffât  143: (143-144) Eğer Allah´ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
  • Sâffât  144: (143-144) Eğer Allah´ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
  • Sâffât  145: Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.
  • Sâffât  146: Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.
  • Sâffât  147: Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
  • Sâffât  148: Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.
  • Sâffât  149: Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı?
  • Sâffât  150: Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık?
  • Sâffât  151: (151-152) Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar; «Allah doğurdu» diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
  • Sâffât  152: (151-152) Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar; «Allah doğurdu» diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
  • Sâffât  153: Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş!
  • Sâffât  154: (154-156) Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?
  • Sâffât  155: (154-156) Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?
  • Sâffât  156: (154-156) Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?
  • Sâffât  157: Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin!
  • Sâffât  158: Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
  • Sâffât  159: Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir.
  • Sâffât  160: Allah´ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesnadır (onlar azap görmeyeceklerdir).
  • Sâffât  161: (161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah´a karşı azdırıp saptıramazsınız.
  • Sâffât  162: (161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah´a karşı azdırıp saptıramazsınız.
  • Sâffât  163: (161-163) Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah´a karşı azdırıp saptıramazsınız.
  • Sâffât  164: (164-166) (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah´ı tesbih ederiz.
  • Sâffât  165: (164-166) (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah´ı tesbih ederiz.
  • Sâffât  166: (164-166) (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah´ı tesbih ederiz.
  • Sâffât  167: (167-169) Putperestler: Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah´ın ihlâslı kulları olurduk! diyorlardı.
  • Sâffât  168: (167-169) Putperestler: Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah´ın ihlâslı kulları olurduk! diyorlardı.
  • Sâffât  169: (167-169) Putperestler: Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah´ın ihlâslı kulları olurduk! diyorlardı.
  • Sâffât  170: İşte şimdi onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir!
  • Sâffât  171: Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir:
  • Sâffât  172: Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır.
  • Sâffât  173: Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.
  • Sâffât  174: Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma.
  • Sâffât  175: Onların halini gör, onlar da görecekler.
  • Sâffât  176: Azabımızı acele mi istiyorlar?
  • Sâffât  177: Azap yurtlarına indiğinde, uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) sabahı ne kötü olur!
  • Sâffât  178: Sen bir zamana kadar onlara aldırma.
  • Sâffât  179: Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.
  • Sâffât  180: Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.
  • Sâffât  181: Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!
  • Sâffât  182: Âlemlerin Rabbi olan Allah´a da hamd olsun!
  • Wholesale B2B Marketplaces

    Vaktin Çağrısı

    Wholesale B2B Marketplaces