Hasta namazı nasıl kılar?

Bir hasta, gücüne göre namaz kılmakla yükümlüdür. Ayakta durmaya gücü yetmeyen veya ayakta durması iyileşmesinin uzamasına veya hastalığının artmasına sebep olacağı anlaşılan bir hasta oturarak namazını kılar. Oturmaya da gücü yetmezse, gücüne göre yan üzeri veya sırt üstü yatarak işaretle (ima ile) namazını kılar. Bu kolaylığın delili şu hadise dayanır: Basur hastalığı olan bir sahabenin namazı nasıl kılacağını sorması üzerine Allah Resulü (s.a) şöyle buyurmuştur: "Ayakta kıl, eğer buna gücün yetmezse oturarak, yine gücün yetmezse yaslanarak kıl. Eğer gücün yetmezse sırt üstü kıl. Allah kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez." (Buharî, Tirmizî, Nesâî, Ebû Dâvûd ve Ibn Mâce)

Balkan Harbi / 1913, Sırp ordusuna esir düşen yaralı bir Türk askeri Belgrad hastanesinde namaz kılıyor. Fotoğraf: Samson Chernov

Hz. Peygamber bir hastayı ziyaret edip, onu yastık üzerine namaz kılarken görünce, yastığı atıp şöyle buyurdu: "Gücün yetiyorsa yerde kıl, yetmiyorsa îmâ ile kıl. Secdede rükû'undan daha fazla eğil." (Beyhakî) Başka bir rivayette: Oturarak kılmaya gücü yetmezse kıbleye yönelerek sağ tarafı üzerine kılar. Sağları üzere kılmaya gücü yetmezse, ayaklarını kıbleye çevirerek sırtüstü kılar." buyurmuştur. (Darekutnî)

Ayakta durmaya gücü yetip de rüku ve secdeye eğilemeyecek durumda olan biri; ayakta durur, namazını ayakta kılar; rüku, secde ve selamları ima ile yapar. İma, kıyam için başın düz durması, rüku için biraz eğilmesi secde için biraz daha eğilmesidir.

Hasta ayakta duramayacak gibi ise, oturarak namazını kılar. Rüku için yarım eğilir, secdeleri aynen yapar.

Oturarak namaz kılan kişinin, rüku ve secde yapabilecek gücü yoksa, bunları ima ile yapar.

Bir hasta ayakta kılamadığı gibi, oturarak da kılamıyorsa, yatarak ima ile namazını kılar.

Bütün bu durumlarda namaz kılmaya gücü yetmeyen kişinin namazı kalır, bunları iyileştiği zaman kaza eder.

Oturarak namaz kılmaya başlayan kimse namaz içinde iken kendisinde iyileşme hissederse, bundan sonra ki rekatları ayakta tamamlar.

Hasta olmayan kimsenin nafile namazları oturarak kılması caiz ise de, ayakta namaz kılmanın sevabı daha çoktur.

Göz ile ima ederek namaz kılınabilir mi?

İslam dini, kolaylık üzerine bina edilmiştir. Buradan hareketle sorumluluklar da kulun gücüne göre belirlenmiş, gücü aşan durumlar için kolaylaştırma esası getirilmiştir. Hastalık da bu kolaylaştırma sebepleri arasında yer almaktadır. Buna göre, ayakta namaz kılmaya gücü yetmeyen veya ayakta durmakta zorlanan kimse, oturarak namazını kılabilir. Oturarak namaz kılamayan, sırt üstü yattığı yerde ima eder (Ebu Davud, Salat, 181).

“İma”, namazda rüku ve secde yerine başla işaret etmek demektir. Bu şekilde namaz kılan kişi, rüku için başı biraz eğer, secde için ise rükudan biraz daha fazla eğer. Bir kişi, ayakta durmaya gücü yettiği halde, rüku ve secdeye gücü yetmiyorsa, ayakta veya oturarak ima ile namazını kılabilir ancak oturarak ima ile kılması uygundur. Başı ile ima etmeye gücü yetmeyen kimse namazını kazaya bırakır; gözleri, kaşları veya kalbiyle ima ederek namaz kılamaz (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, ts. , I, 76-78). Rüku veya secde etmeye gücü yetmeyen kişi, rahatsızlığı sebebiyle ayaklarını yana veya kıbleye uzatarak da olsa yere oturamıyorsa, ayakta veya tabure, sandalye, sedir vb. yerlere oturarak namazını ima ile kılabilir.

Sağır ve dilsizler namaz kılarken nasıl okurlar?

Sağır ve dilsizler, ibadetlerle mükellef olma açısından diğer Müslümanlar gibidirler. Dolayısıyla namaz kılmakla, oruç tutmakla ve diğer ibadetlerle yükümlüdürler. Namazın farzlarından olan iftitah tekbiri ve kıraatin normalde telaffuz edilmesi gerekir. Ancak sağır ve dilsizlerin, tekbir ve kıraati kalplerinden geçirmeleri yeterlidir, dillerini hareket ettirmeleri gerekmez. Çünkü kişi, ancak gücünün yettiğini yapmakla mükelleftir (el-Fetava’l-Hindiyye, I, 69; İbn-i Abidin, Reddü’l-muhtar, II, 181).

Kolestomi (bağırsağın alınmasıyla karın boşluğunda poşetle büyük abdestin çıkışı yapılması) hastası olan kişi abdesti nasıl alır? Namazını nasıl kılar? Şafii mezhebine mensup birinin uygulaması nasıl olmalıdır?

Kolostomi hastalığında direkt olarak karın duvarına yapıştırılan bir torbaya gelen dışkının kontrolsüz bir şekilde boşaltılması söz konusudur. Bu durumda olan hastalar özürlü olarak kabul edilip ibadetlerinde özürlülere tanınan kolaylıklardan yararlanırlar. Buna göre sadece abdest durumu özür sahibi olmayan insanlardan farklıdır. Abdest dışındaki diğer dini görevlerde özür sahibi olmayan insanlar gibi davranır.

Özürlü kimsenin çamaşırına özür yerinden çıkarak bulaşan kan, irin, idrar, dışkı, cerahat gibi şeyler özrü devam ettiği müddetçe namaza engel değildir. Necasetin az veya çok olması hükmü değiştirmez. Özür devam ettiğinden bundan kaçınılması mümkün değildir. Ancak bu necis/pis şeyler çamaşırına veya elbisesine tekrar bulaşmayacaksa, yıkanması gerekir. (İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, l, 139, 281, 283) Özür sahibi insanlar; bir vakit için aldığı abdestle o vakit çıkıncaya kadar diledikleri kadar namaz kılabilirler. Ancak yeni bir vakit girdiğinde tekrar abdest almaları gerekir.

Şafii mezhebine mensup olan kişi namaz vakti girdikten sonra abdest alır ve hiç ara vermeden hemen namazını kılar. Fakat cemaati beklemesinde bir sakınca yoktur (Selame el-Izami, Tenviru’l-kulub, 118).

Dizlerinde rahatsızlığı olanların sandalyede namaz kılması caiz midir?

Dinimizde sorumluluklar, kulun gücüne göre belirlenmiş (Bakara, 2/286); gücü aşan durumlar için kolaylaştırma ilkesi getirilmiştir (Bakara, 2/185). Namazın rükünlerinden herhangi birini yerine getirmeye engel olan rahatsızlıklar da kolaylaştırma sebebi sayılmıştır. Buna göre; namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabiye “Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl.” (Buhari, Taksiru’s-Salat, 19) buyurmuştur.

Buna göre ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükudan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar. Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar. Başı ile ima etmeye gücü yetmeyen kimse namazını kazaya bırakır; gözleri, kaşları veya kalbiyle ima ederek namaz kılamaz. (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, ts. , I, 76-78) Ayakta durmaya ve rüku yapmaya gücü yettiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar rükudan sonra secdeyi tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak ima ile eda eder. Ayakta durmaya gücü yetmeyen, ayaklarını yana veya kıbleye uzatarak da olsa yere oturamayan kimse namazı tabure, sandalye ve benzeri bir şey üzerine oturarak rüku ve secdeleri ima ile yerine getirir.

Son olarak Rabbine ibadet ederken hem özde samimi olmalı hem de dinin belirlediği şekil şartlarını tam olarak yerine getirmeye özen göstermelidir. Özen ve hassasiyet eksikliğinden dolayı Rabbine karşı sorumlu olacağı bilincinde olmalıdır. Bu sebeple namazını tabure, sandalye ve benzeri şeyler üzerinde kılan müminin ileri sürdüğü mazeretleri kendisini vicdanen rahatlatacak boyutta olmalıdır. Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedeni rahatsızlıklar bu konuda meşru mazeret olarak görülmemelidir. Öte yandan dini açıdan zorunlu ve meşru bir sebep bulunmadıkça camilerde sandalyede namaz kılmak, göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkarmakta ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Özellikle üzerinde namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.

Hamile bir bayan namaz kılarken zorlanmakta ise namazlarını oturarak veya ima ile kılabilir mi?

Hastalığından dolayı namazda rüku ve secde yapamayan kişi oturduğu yerden kolayına geldiği şekilde, mesela bağdaş kurarak veya ayaklarını yana veya öne doğru uzatarak oturup namazını kılar. Ayaklarını yana veya kıbleye uzatarak da olsa yere oturamayan kişi, ayakta veya tabure, sandalye, sedir vb. yerlere oturarak namazını ima ile kılabilir.

Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) basur hastalığı olan birinin nasıl namaz kılacağının sorulması üzerine; “Durabilirsen ayakta, gücün yetmezse oturarak ona da gücün yetmezse yan üstü uzanarak kıl” buyurdu (Ebu Davud, Salat, 181). Bu durumda olan bir kimse usulüne göre, namazını ima ile kılar. İma ile namaz kılan kişi rükuda başını biraz, secdede ise rükudan biraz daha fazla eğer. Bununla birlikte, vücudun baş ile birlikte eğilmesiyle de ima yapılmış olur. Bir kişi ayakta durmaya gücü yettiği halde, rüku ve secdeye gücü yetmiyorsa, ayakta veya oturarak ima edebilir; ancak oturarak ima etmesi daha uygundur. Başı ile ima etmeye gücü yetmeyen kimse namazını kazaya bırakır; gözleri, kaşları veya kalbiyle ima ederek namaz kılamaz (Mevsıli, el-İhtiyar, İstanbul, ts. , I, 76-78).

Hamile olan bayan, namazda rüku ve secde yapması kendisine veya karnında çocuğuna zarar verecekse, yukarıda anlatılanlardan kendisine uygun gelen şekilde namazını kılar.

İşitme engelliler namazı nasıl kılarlar?

Bir kimsenin dini emir ve yasaklarla sorumlu olması; akıllı olması ve ergen yaşa ulaşmasına bağlı olduğundan bu niteliklere sahip duyma ve konuşma özürlüler, ibadetlerle mükellef olma açısından diğer Müslümanlar gibidirler. Dolayısıyla namaz kılmak, oruç tutmak ve diğer ibadetleri yapmakla yükümlüdürler.

Duyma ve konuşma engellilerin, tekbir ve kıraati kalplerinden geçirmeleri yeterlidir, dillerini hareket ettirmeleri gerekmez. Çünkü kişi, ancak gücünün yettiğini yapmakla mükelleftir (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, II, 181).

İma ile namaz nasıl kılınır?

Dinimizde sorumluluklar kulun gücüne göre belirlenmiş, gücü aşan durumlar için kolaylaştırma esası getirilmiştir. Hastalık da bu kolaylaştırma sebepleri arasında yer almaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.): “Namazı ayakta kıl, güç yetiremezsen oturarak kıl, buna da güç yetiremezsen yan üzere yaslanarak kıl” buyurmuşlardır (Buhari, Taksiru’s-Salat, 19).

Rüku veya secde etmeye gücü yetmeyen kimse ima ile namaz kılar. İma, rüku ve secde yerine başla işaret etmek demektir. İma ile namaz kılan kişi rüku için başını biraz eğer, secde için ise rükudan biraz daha fazla eğer. Secdede başını yere koyamayan kimsenin, bir şeyi başına kaldırarak ona secde etmesi caiz değildir. Bir kişi ayakta durmaya gücü yettiği halde, rüku ve secdeye gücü yetmiyorsa, ayakta veya oturarak ima edebilir; ancak oturarak ima etmesi daha uygundur (Merğinani, el-Hidaye, I, 83). Oturmaya da gücü yetmeyen kişi, sırt üstü yatarak veya yana yaslanarak ima eder.

Hanefilere göre ima mutlaka baş ile yapılmalıdır. Kaş veya göz ile ima ederek namaz kılınmaz. Başı ile ima etmeye gücü yetmeyen kimse, namazını kazaya bırakır (Merğinani, el-Hidaye, I, 83).

Hamile bayandan gelen kanın hükmü nedir? Bu esnada ibadet yapılabilir mi?

Hamile bir bayanın gördüğü kanama adet değil, istihaze (özür) kanıdır. İstihaze kanı, vücudun herhangi bir yerinden akan kan hükmündedir. Bu kanın akmasıyla yalnız abdest bozulur, gusül gerekmez. (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, ts. I, 27).

İstihaze kanının süreklilik arz etmesi halinde genel özürlülük hükümleri geçerli olur. Buna göre sürekli kan gören hamile bir kadın, her namaz vaktinin girmesi ile yeni bir abdest alır; başka bir sebeple bozulmadıkça bu abdest o vakit çıkıncaya kadar geçerli olur (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, ts. I, 29).

Yarınki hayatına şimdiden taşın.

Vaktin Çağrısı

Flashcards for dua, digital product

Şehr-i Ramazan