Nisâ Suresi Türkçe Meali

  • Nisâ  1: Ey insanlar! O Rabbinizden korkunuz ki, sizi bir nefisten yaratmıştır ve ondan da zevcesini yaratmıştır. Ve o ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar türetmiştir. Ve Allah-ü Azîmüşşan´dan korkunuz ki, O´nunla birbirinizden dilekte bulunursunuz, rahîmlerden de korkunuz ki, şüphe yok ki, Allah Teâlâ üzerinize nâzir bulunmaktadır.
  • Nisâ  2: Ve yetimlere mallarını veriniz ve temizi murdarla değişmeyiniz. Ve onların mallarını kendi malınıza katarak yemeyiniz, çünkü o şüphesiz büyük bir günahtır.
  • Nisâ  3: Eğer yetim kızlar hakkında adâlete riâyet edemiyeceğinizden korkarsanız sizin için helâl olan kadınlardan ikişer, üçer veya dörder nikah ediniz. Ve eğer adâlet yapamayacağınızdan korkarsanız artık bir zevce ile veya mâlik olduğunuz cariye ile (iktifa ediniz). Çünkü bu sizin için adâletten sapmamanıza daha yakındır.
  • Nisâ  4: Kadınlara mihirlerini bir atiyye olarak veriniz. Şâyet size ondan bir miktarını gönül hoşluğu ile bağışlar iseler onu da afiyetle, kolaylıkla yiyiniz.
  • Nisâ  5: Ve Allah Teâlâ´nın sizler için medar-ı kıyam kılmış olduğu mallarınızı sefihlere vermeyin, onları o malların içinde rızıklandırınız ve giydiriniz ve onlara güzel söz söyleyiniz.
  • Nisâ  6: Yetimleri nikah çağına erinceye kadar deneyiniz. Eğer kendilerinde bir rüşt hissederseniz mallarını kendilerine hemen teslim ediniz ve büyüyecekler diye o malları israf ile alelacele yemeyiniz. Ve kim zengin ise kaçınsın ve kim fakir ise ma´ruf veçhile yesin. Onlara mallarını teslim edeceğiniz vakit de onlara karşı şahit bulundurunuz. Ve Allah Teâlâ hesapları görmeğe kâfidir.
  • Nisâ  7: Erkekler için baba ile ananın ve ankariplerin bıraktıklarından bir pay vardır ve kadınlar için de baba ile ananın ve ankariplerin bıraktıklarından bir pay vardır. O bırakılandan az olsun çok olsun farz kılınmış bir nasip vardır.
  • Nisâ  8: Tereke taksim edilirken uzak karabet sahipleriyle yetimler ve yoksullar da hazır bulunurlarsa ondan onları da rızıklandırınız ve onlara güzel sözler de söyleyiniz.
  • Nisâ  9: Ve korksunlar o kimseler ki, arkalarından küçük, zayıf çocuklar bırakacak olsalardı, onların üzerine korkup endişede bulunacaklardı. O halde Allah Teâlâ´dan sakınsınlar ve dürüst söz söylesinler.
  • Nisâ  10: Şüphesiz o kimseler ki, yetimlerin mallarını haksız yere yerler, muhakkak karınlarında sırf bir ateş yemiş olurlar ve yakında bir ateşe sokulacaklardır.
  • Nisâ  11: Allah Teâlâ size evladınız hakkında erkek için, iki dişi hissesi ferman buyuruyor. Eğer dişi olan evlat, ikiden ziyâde ise onlara terekenin üçte ikisi aittir. Ve eğer bir tek kız ise ona da terekenin yarısı verilir ve babasıyla anasından herbiri için de, ölünün çocuğu var ise terekesinde altıda biri vardır. Ve eğer çocuğu yok ve kendisine yalnız babasıyla anası var ise anası için üçte biri aittir. Ve eğer ölünün kardeşleri de var ise, anasına altıda biri verilir. Bu hisselerin böyle verilmesi, ölünün vaktiyle yapmış olduğu vasiyetinden ve borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınız bilmezsiniz ki hangileri sizin için menfaatçe daha yakındır. Bütün bunlar Allah Teâlâ tarafından birer farîzedir. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ herhalde alîmdir, hakîmdir.
  • Nisâ  12: Zevcelerinizin çocuğu yok ise terekelerinin yarısı sizin içindir. Eğer onların çocuğu var ise sizin için terekelerinin dörtte biri vardır. Yapmış oldukları vasiyetten veya borçtan sonra, zevcelerinize de terekenizin dörtte biri vardır, eğer sizin çocuğunuz yok ise. Eğer sizin çocuğunuz varsa, onlara da terekenizden sekizde biri vardır, yapmış olduğunuz vasiyetten veya borçtan sonra. Ve eğer bir erkeğin veya bir kadının kelâle cihetinden mirasına konuluyor da onun bir erkek kardeşi veya bir hemşiresi bulunuyorsa onlardan herbirine de altıda bir hisse vardır. Eğer bundan ziyâde iseler üçte birinde ortaktırlar. Izrar kastı olmaksızın yapılmış olan vasiyetten veya borçtan sonra. Bütün bunlar Cenâb-ı Hak´tan bir mev´izedir. Ve Allah Teâlâ alîmdir, halîmdir.
  • Nisâ  13: İşte bunlar Allah Teâlâ´nın hudududur. Ve kim Allah Teâlâ´ya ve peygamberine itaat ederse onu altından ırmaklar akan cennetlere idhal eder ki orada ebedî kalacaklardır. Ve bu, azîm bir kurtuluştur.
  • Nisâ  14: Ve kim de Allah Teâlâ´ya ve Peygamberine isyan eder, hududunu tecavüz eylerse onu da içinde ebedî kalmak üzere bir ateşe sokar ve onun için zillet verici bir azab vardır.
  • Nisâ  15: Kadınlarınızdan fuhuşta bulunmuş olanların aleyhine sizden dört şahit ikame ediniz. Eğer şehadet ederlerse o kadınları evlerde hapsediniz. Kendilerine ölüm gelinceye kadar veya onlara Cenab-ı Hak bir yol açıncaya kadar.
  • Nisâ  16: Sizden onu irtikab edenlerin her ikisine de eziyet veriniz. Eğer tevbe eder ve ıslah-ı halde bulunurlarsa onlardan vazgeçiniz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ tevbeleri çok kabul edendir. Çok merhametlidir.
  • Nisâ  17: Tevbe indallah ancak o kimseler içindir ki, bir cehaletle bir kötülüğü işlerler de az sonra tövbekar olurlar. İşte onlar için Allah Teâlâ tevbeyi kabul buyurur. Ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
  • Nisâ  18: Ve tevbe o kimseler için değildir ki, günahları yapar dururlar. Vakta ki kendilerinden birine ölüm gelip çatınca, «Ben şimdi tevbe ettim,» der ve kâfir oldukları halde ölenler için de değildir. İşte biz onlara elim bir azap hazırlamışızdır.
  • Nisâ  19: Ey mü´minler! Kadınlara zor zoruna varis olmanız ve onlara vermiş olduğunuzun bazısını giderip kurtarmanız için onları tazyik etmeniz sizin için helâl olmaz. Meğer ki apaçık bir fuhuş yapıversinler. Ve onlarla maruf veçhile geçininiz. Şayet onları kerih görür iseniz, olabilir ki siz bir şeyi kerih görürsünüz, Allah Teâlâ ise onda birçok hayır vücuda getirir.
  • Nisâ  20: Ve eğer bir zevcenin yerine diğer bir zevce almak isterseniz, onlardan birine çok bir mal vermiş olduğunuz halde bile artık ondan birşey almayınız, onu iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek alıverir misiniz?
  • Nisâ  21: Ve onu nasıl alırsınız ki, biribirinize mukarenette bulundunuz, ve sizden kuvvetli bir ahit almışlardır.
  • Nisâ  22: Ve babalarınızın nikahlamış olduğu kadınlar ile evlenmeyiniz. Ancak geçen geçmiştir. Şüphe yok ki, o pek çirkindi ve menfurdu ve ne fena bir yoldu.
  • Nisâ  23: Sizin üzerinize (şu kadınlar) haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, hemşireleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, birâderinizin kızları, hemşirenizin kızları; ve sizi emzirmiş olan süt analarınız, süt hemşireleriniz, zevcelerinizin valideleri, ve kendilerine mukarenette bulunmuş olduğunuz zevcelerinizden yanlarınızda bulunan üvey kızlarınız. Şâyet zevcelerinize mukarenette bulunmamış iseniz sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve kendi sulblerinizden olan oğullarınızın zevceleri de ve iki hemşirenin arasını cem etmeniz de (sizin için haramdır). Geçmiş olan ise müstesna. Şüphe yok ki Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.
  • Nisâ  24: Sağ ellerinizin mâlik olduğu müstesna olmak üzere kadınlardan kocalı olanlar da size haramdır. Bu Allah Teâlâ´nın üzerinize bir yazısıdır. Bunlardan başka kadınları ise iffetkar, zinadan müçtenib olduğunuz halde mallarınızla taleb etmeniz size helâl kılınmıştır. İmdi o kadınlardan herhangisi ile istimtada bulunmuş olursanız, onlara ücretlerini bir farize olarak veriniz. Mihir takdir olunduktan sonra birbirinizle uzlaştığınızda üzerinize bir günah yoktur. Şüphe yok ki Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
  • Nisâ  25: Ve sizden her kim hür olan kadınlar ile evlenmeğe fazla bir iktidar-ı malîsi yok ise sağ ellerinizin mâlik olduğu genç mü´min cariyelerinizden evlensin. Ve Allah Teâlâ sizin imânınızı bihakkın bilendir. Bazınız bazınızdandır. İmdi onları, namuslarını siyanet eder, fuhuştan berî bulunur, gizlice dostlar da edinmez oldukları halde sahiplerinin izniyle nikahlayınız. Ve onlara mehirlerini de güzelce veriniz. Eğer onlar evlendikten sonra bir fuhuş irtikab ederlerse o vakit onların üzerlerine, hür kadınların üzerlerine gelen cezanın yarısı lâzım gelir. Bu sizden meşakkate düşmekten korkmanız içindir. Ve eğer sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.
  • Nisâ  26: Allah Teâlâ sizlere açıklamak ve sizleri, sizlerden evvelkilerin yollarına erdirmek ve sizleri tevbeye muvaffak kılmak diler. Ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
  • Nisâ  27: Ve Allah Teâlâ sizin tevbe ederek aff-ı ilâhiye nâiliyetinizi diler. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir meyil ile sapmanızı isterler.
  • Nisâ  28: Allah Teâlâ sizden hafifletmek ister. Ve insan zayıf olarak yaratılmıştır.
  • Nisâ  29: Ey imân etmiş olanlar! Mallarınızı aranızda bâtıl yere yemeyiniz. Meğer ki karşılıklı rızayla yapılan bir ticaret olsun. Ve kendinizi de öldürmeyiniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ sizlere rahîmdir.
  • Nisâ  30: Ve her kim bunu bir tecavüz ve bir zulüm olarak yaparsa onu yakında bir ateşe yaslandırırız ve bu Allah Teâlâ için kolay bulunmaktadır.
  • Nisâ  31: Eğer nehyedilmiş olduğunuz şeylerin büyüklerinden kaçınırsanız sizden kabahatlerinizi kefaretlendirir ve sizleri bir kerîm mahalle girdirir.
  • Nisâ  32: Ve Allah Teâlâ´nın bazınıza diğer bazınız üzerine ihsan buyurmuş olduğu şeyi temenni etmeyiniz. Erkekler için kazançlarından bir nâsip vardır. Kadınlar için de kazançlarından bir nâsib vardır. Ve Allah Teâlâ´dan fazlını isteyiniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ herşeyi hakkıyla bilicidir.
  • Nisâ  33: Ve hepsi için baba ve ananın ve yakın hısımlarının ve yeminlerinizin akdettiği kimselerin terekelerinden miras alır varisleri kıldık. Artık onlara nâsiplerini veriniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ herşey üzerine bihakkın şahittir.
  • Nisâ  34: Erkekler kadınların üzerinde ziyâde kâimdirler. Çünkü Allah Teâlâ onların bazısını bazısı üzerine tafdil buyurmuştur. Ve mallarından infak etmektedirler. İmdi sâlih kadınlar itaatlidirler. Allah Teâlâ´nın hıfzı sayesinde gaybı muhafazakardırlar. Serkeşliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince onlara nasihat veriniz, ve onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövünüz. Fakat size itaat ederlerse artık onların aleyhlerinde bir yol aramayınız, şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok yücedir. Çok büyüktür.
  • Nisâ  35: Ve eğer aralarının açılmasından korkarsanız o zaman bir hakem onun akrabasından, bir hakem de bunun akrabasından gönderiniz. Bunlar ıslahta bulunmak isterlerse Allah Teâlâ aralarında muvaffakiyet husûle getirir. Şüphe yok ki Allah Teâlâ bihakkın bilicidir, ve tamamen haberdardır.
  • Nisâ  36: Ve Allah Teâlâ´ya ibadet ediniz ve O´na hiçbir şeyi şerik koşmayınız. Ve anaya babaya iyilik ediniz. Ve karâbet sahibine ve yetimlere ve yoksullara ve yakın komşuya ve uzak komşuya ve yanınızdaki arkadaşa ve yolcu olana ve sağ ellerinizin mâlik olduğuna (da iyilik ediniz). Şüphe yok ki, Allah Teâlâ mütekebbir, müftehir olanı sevmez.
  • Nisâ  37: Onlar ki, cimrilikte bulunurlar ve nâsa cimrilik ile emrederler ve Allah Teâlâ´nın kendilerine fazlından olarak vermiş olduğu şeyi gizlerler. Artık onlar her türlü melânete lâyıktırlar ve Biz kâfirler için hakaret verici bir azab hazırlamışızdır.
  • Nisâ  38: Ve o kimseler ki, mallarını nâsa gösteriş için sarfederler ve Allah Teâlâ´ya ve ahiret gününe imân etmezler. (Allah Teâlâ onları da sevmez). Ve her kime ki şeytan arkadaş olursa artık o ne fena bir arkadaştır.
  • Nisâ  39: Ne olurdu onlara? Eğer Allah Teâlâ´ya ve ahiret gününe imân etselerdi ve Allah Teâlâ´nın kendilerini merzûk buyurmuş olduğu şeylerden infakta bulunsalar idi. Ve Allah Teâlâ onları bihakkın bilicidir.
  • Nisâ  40: Şüphe yok ki, Allah Teâlâ zerre miskali zulum etmez. Ve eğer bir hasene olursa onu kat kat arttırır ve kendi tarafından büyük bir mükâfaat da verir.
  • Nisâ  41: Nasıl olacak! Her ümmetten bir şahit getireceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit getireceğimiz zaman?
  • Nisâ  42: Kâfir olanlar ve peygambere isyan etmiş bulunanlar o gün, keşke hak ile yeksan edilmiş olsalardı diye arzuda bulunacaklardır. Ve Allah Teâlâ´ya hiç bir sözü saklayamayacaklardır.
  • Nisâ  43: Ey mü´minler! Siz sarhoşlar olduğunuz halde ne söyleyeceğinizi bileceğiniz ana kadar ve cünup olduğunuz halde de (yolcu olmak müstesna) gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayınız. Ve eğer siz hasta veya sefer halinde olursanız veya sizden biri ayakyolundan gelir de veya siz kadınlara dokunur da su bulamazsanız o zaman temiz bir toprak ile teyemmüm ediniz. Yüzlerinize ve ellerinize mesheyleyiniz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ affedici ve yarlığayıcıdır.
  • Nisâ  44: Kendilerine kitaptan bir nâsip verilmiş olanları görmedin mi? Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yolu sapıtmanızı istiyorlar.
  • Nisâ  45: Ve Allah Teâlâ sizin düşmanlarınızı daha ziyâde bilicidir. Ve Allah Teâlâ bir velî olarak kâfidir. Ve Allah Teâlâ bir yardımcı olarak da kâfidir.
  • Nisâ  46: O Yahudi olanlardan ki, kelimeleri yerlerinden tebdîl ederler ve dillerini eğerek ve dine dokunarak, «İşittik ve isyan ettik, işit, işitmez olası ve râina,» derler. Ve eğer onlar «İşittik ve itaat ettik ve işit ve bize nazar et» deselerdi elbette onlar için hayırlı ve ziyâde dürüst olurdu. Velâkin Allah Teâlâ onlara küfürleri sebebiyle lânet etmiştir. Artık pek az müstesna olmak üzere onlar imân etmezler.
  • Nisâ  47: Ey kendilerine kitap verilmiş olanlar! Sizin beraberinizde bulunanı musaddık olarak indirmiş olduğumuza imân ediniz, Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmemizden veya Ashâb-ı Sebt´e lânet ettiğimiz gibi onlara lânet etmemizden evvel. Ve Allah Teâlâ´nın emri, vaki bulunmaktadır.
  • Nisâ  48: Şüphe yok ki Allah Teâlâ, zât-ı ulûhiyetine şerik ittihaz edilmesini yarlığamaz. Onun dûnunda olanı da dilediği kimse için yarlığar ve her kim Allah Teâlâ´ya şerik koşarsa muhakkak pek büyük bir günah ile iftirada bulunmuş olur.
  • Nisâ  49: Bakmadın mı o kimselere ki, nefislerini tezkiye eder dururlar. Belki Allah Teâlâ dilediğini tezkiye eder ve kıl kadar zulüm edilmezler.
  • Nisâ  50: Bak Allah Teâlâ´ya karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Bu açık bir günah olmak için kâfidir.
  • Nisâ  51: Görmedin mi o kendilerine kitaptan bir nâsip verilmiş kimseleri ki, Cibt ve Tâğût´a imân ediyorlar ve kâfirler için, «Bunlar mü´minlerden daha doğru bir yoldadırlar,» deyiveriyorlar.
  • Nisâ  52: Onlar o kimselerdir ki, onlara Allah Teâlâ lânet etmiştir ve her kime ki, Allah Teâlâ lânet ederse artık onun için bir yardımcı bulamazsın.
  • Nisâ  53: Yoksa onlar için mülkten bir nasip mi var? O halde onlar nâsa bir çekirdek bile vermezler.
  • Nisâ  54: Yoksa onlar Allah Teâlâ´nın fazlından olarak nâsa verdiği şey üzerine haset mi ediyorlar? Biz muhakkak âl-i İbrahim´e kitap ve hikmet verdik ve onlara azîm bir mülk verdik.
  • Nisâ  55: Artık onlardan kimi O´na imân ettti ve onlardan kimi de O´ndan yüz çevirdi. Cehennem de yalımlı bir ateş olarak kifâyet eder.
  • Nisâ  56: Şüphesiz o kimseler ki, bizim âyetlerimizi inkâr ettiler, onları elbette bir ateşe yaslayacağız. Onların derileri her piştikçe azabı tatmaları için onları başka deriler ile değiştireceğiz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir.
  • Nisâ  57: Ve o kimseler ki, imân ettiler ve sâlih amellerde bulundular, onları da altlarından ırmaklar akan cennetlere, içlerinde ebedî kalmak üzere elbette sokacağız. Onlar için orada pek temiz zevceler vardır, ve onları koyu bir gölgeye sokacağız.
  • Nisâ  58: Muhakkak Allah Teâlâ size emrediyor ki, emanetleri ehline veriniz ve nâs arasında hükmedince adâletle hükmediniz. Şüphesiz Allah Teâlâ size bununla ne güzel öğüt veriyor. Şüphe yok Allah Teâlâ bihakkın işitici ve bihakkın görücüdür.
  • Nisâ  59: Ey imân edenler! Allah Teâlâ´ya itaat ediniz ve Peygamber´e de ve sizden olan emir sahiplerine de itaatte bulununuz. Sonra birşey hakkında ihtilâfa düşerseniz, eğer siz Allah Teâlâ´ya ve ahiret gününe inanır kimseler iseniz onu Allah Teâlâ´ya ve Peygamberine arzediniz. O hem bir hayırdır, ve hem de netice itibariyle daha güzeldir.
  • Nisâ  60: Sana indirilmiş olana ve senden evvel inzal edilmiş bulunana imân ettiklerini zannedenlere bakmadın mı ki, onlar Tâğût´un huzurunda muhakeme olmayı isterler. Halbuki onu inkar etmekle memur bulunmuşlardı. O şeytan ise onları (doğru yoldan) pek uzak bir sapıklıkla dalâlete düşürmek ister.
  • Nisâ  61: Onlara, «Allah Teâlâ´nın inzal etmiş olduğuna ve Peygambere geliniz,» denildiği vakit de o münafıkları görürsün ki, senden kaçındıkça kaçınıyorlar.
  • Nisâ  62: Ya onlara kendi ellerinin evvelce yaptığı şey sebebiyle bir musibet isabet ettiği zaman (halleri) nasıl olacak? Sonra da sana gelirler, «Biz başka değil, ancak iyilik etmek ve ara bulmak istedik,» diye Allah Teâlâ´ya yemin ederler
  • Nisâ  63: Onlar o kimselerdir ki, Allah Teâlâ onların kalplerinde ne olduğunu bilir. Artık onlardan çekin ve onlara öğüt ver ve onlara nefisleri hakkında müessir söz söyle.
  • Nisâ  64: Biz hiçbir peygamber göndermedik, ancak Allah Teâlâ´nın izniyle itaat edilmesi için gönderdik. Ve eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah Teâlâ´dan mağfiret isteseydiler ve onlara peygamber de istiğfarda bulunsaydı elbette Allah Teâlâ´yı tevbeleri çok kabul edici ve çok esirgeyici bulacaklardı.
  • Nisâ  65: Hayır, Rabbine andolsun ki, onlar aralarındaki münazaada seni hakem tayin etmedikçe, sonra da hükmedeceğin şeyden dolayı nefislerinde bir sıkıntı bulmaksızın, tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkça imân etmiş olmazlar.
  • Nisâ  66: Eğer onların üzerine «Nefislerinizi öldürünüz veya yurtlarınızdan çıkınız,» diye yazsaydık bunu onlardan birazı müstesna olmak üzere yapmazlardı. Ve eğer onlar kendisiyle öğüt verildikleri şeyi yapsa idiler elbette onlar için hayırlı ve berdevam olmak itibariyle daha sağlam olurdu.
  • Nisâ  67: Ve o zaman elbette onlara tarafımızdan pek büyük bir mükâfaat da verirdik.
  • Nisâ  68: Ve onları elbette bir doğru yola hidâyet ederdik.
  • Nisâ  69: Ve her kim Allah Teâlâ´ya ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah Teâlâ´nın kendilerine in´am buyurmuş olduğu nebiler ile ve sıddîklar ile ve şehitler ile ve sâlih zâtlar ile beraberdirler. Onlar ise ne (güzel) refiktirler.
  • Nisâ  70: İşte bu fazl, Allah Teâlâ´dandır. Ve Hak Teâlâ bihakkın bilici olarak kâfidir.
  • Nisâ  71: Ey imân edenler! İhtiyat tedbirinizi alın da fırka fırka halinde çıkınız, veya hep birden seferber olunuz.
  • Nisâ  72: Ve şüphesiz sizden öyle kimse vardır ki, elbette ağır davranacaktır. Eğer size bir musibet isabet ederse, «Muhakkak Allah Teâlâ bana lütfetti, çünkü onlar ile beraber hazır bulunmadım» der.
  • Nisâ  73: Ve yemin olsun ki, eğer size taraf-ı ilâhi´den bir fazl nâsib olursa, sanki sizinle onun arasında hiçbir tanışıklık yok imiş gibi, «Ne olurdu ben de onlar ile beraber olsaydım da büyük bir ganîmete nâil olsa idim,» diyecektir.
  • Nisâ  74: Artık dünya hayatını ahiret mukabilinde satacak olanlar, Allah yolunda savaşa atılsınlar, ve her kim Allah yolunda mukatelede bulunur da katlolunursa veya galip gelirse ona elbette büyük bir mükâfaat vereceğiz.
  • Nisâ  75: Ve sizin için ne var ki, Allah Teâlâ´nın yolunda ve erkeklerden, kadınlardan, çocuklardan zaafa düşürülmüş olan birtakım biçareler uğrunda savaşta bulunmayasınız? Onlar ki: «Ey Rabbimiz! Bizi şu ahalisi zalim olan şehirden çıkar ve bizim için kendi tarafından bir hâmi gönder ve bizim için kendi indinden bir yardımcı tayin buyur!» diye niyaz etmektedirler.
  • Nisâ  76: İmân etmiş olanlar, Allah Teâlâ´nın yolunda muharebede bulunurlar. Kâfir olanlar da şeytanın yolunda harp ederler. Artık o şeytanın dostlarını öldürünüz. Şüphe yok ki şeytanın hilekarlığı zayıftır.
  • Nisâ  77: O kimseleri görmez misin ki, onlara: «Ellerinizi çekiniz ve namaz kılınız, zekât veriniz» denilmişti. Vaktâ ki üzerlerine cihad yazıldı, o zaman içlerinden birtakımı, Allah Teâlâ´dan korkarcasına veya daha ziyâde insanlardan korkar oldular. Ve onlar, «Ey Rabbimiz! Ne için üzerimize cihadı yazdın? Ne olurdu bizi yakın bir müddete kadar tehir etseydin» dediler. De ki: «Dünyanın faidesi pek azdır, ahiret ise muttakî olanlar için elbette hayırlıdır. Ve siz kıl kadar zulme uğramayacaksınızdır.»
  • Nisâ  78: Her nerede olsanız, size ölüm yetişir, velev ki, tahkim edilmiş yüksek kuleler içinde bulunmuş olunuz. Ve eğer onlara bir güzellik dokunursa derler ki: «Bu Allah Teâlâ tarafındandır. Ve eğer onlara bir kötülük isabet ederse, bu senin tarafındandır derler.» De ki: «Hepsi de Allah Teâlâ tarafındandır.» Artık o tâifeye ne oluyor ki, söz anlamaya yanaşmıyorlar.
  • Nisâ  79: Sana güzellikten her ne şey nâsib olursa şüphesiz Allah Teâlâ´dandır. Ve sana kötülükten her ne şey isabet ederse kendi nefsindendir. Ve seni nâsa peygamber olarak gönderdik, Allah Teâlâ bihakkın şahit olmaya kâfidir.
  • Nisâ  80: Her kim Peygambere itaat ederse muhakkak Allah Teâlâ´ya itaat etmiş olur. Ve her kim yüz çevirirse (aldırma), çünkü seni onların üzerine muhafız göndermedik.
  • Nisâ  81: Ve «İtaatkarız» derler. Sonra senin yanından ayrıldıkları zaman onlardan bir gürûh senin dediğin şeyin başkasını geceleyin kuruntu yapar. Ve Allah Teâlâ onların ne kuruntularda bulunduklarını yazıyor. Artık onlardan yüz çevir ve Allah Teâlâ´ya tevekkül et. Ve Cenâb-ı Hak vekil olarak kifâyet eder.
  • Nisâ  82: Kur´an´ı teemmül etmezler mi? Ve eğer Allah Teâlâ´dan başkası tarafından olsa idi elbette onda birçok ihtilâf bulurlardı.
  • Nisâ  83: Ve onlara eminlikten veya korkudan bir haber geldiği zaman onu yayıverirler. Ve eğer onu Peygamber´e veya kendilerinden olan emir sahiplerine arz etseler elbette onlardan bunun hükmünü çıkaracak zatlar bunu bilirlerdi. Ve eğer Allah Teâlâ´nın lütuf ve rahmeti üzerinize olmasa idi pek azınız müstesna, elbette şeytana uymuş olurdunuz.
  • Nisâ  84: Artık Allah yolunda savaşta bulun. Sen nefsinden başkası ile mükellef olmazsın. Mü´minleri de teşvik et. Umulur ki, Allah Teâlâ o kâfir olanların savletini defeder ve Allah Teâlâ savletce daha şiddetlidir ve tenkilce de daha şedîddir.
  • Nisâ  85: Her kim güzel bir şefaatle şefaatte bulunursa onun için de ondan bir nâsib olur. Ve her kim kötü bir şefaatle şefaatte bulunursa onun için de ondan bir hisse olur. Ve Allah Teâlâ herşey üzerine bihakkın nazîrdir.
  • Nisâ  86: Ve bir selâm ile selâm verildiğiniz vakit hemen ondan daha güzeli ile selâmda bulununuz veya onu (aynı ile) iade ediniz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ herşey üzerine muhasibdir.
  • Nisâ  87: Allah Teâlâ ki, O´ndan sonra başka mabut yoktur, elbette o sizi kıyamet gününe toplayacaktır, ondan şüphe yok. Ve Allah Teâlâ´dan daha doğru sözlü kim vardır?
  • Nisâ  88: Size ne oluyor ki, münafıklar hakkında iki fırka bulunuyorsunuz? Allah Teâlâ onları kazandıkları şey sebebiyle tersine döndürmüştür. Hak Teâlâ´nın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Ve her kimi ki, Allah Teâlâ saptırırsa artık sen onun için bir yol bulamazsın.
  • Nisâ  89: Arzu etmişlerdir ki, kendilerinin kâfir oldukları gibi siz de kâfir olup onlar ile müsavî bulunasınız. O halde onlar Allah yolunda muhâceret edinceye kadar onlardan dostlar edinmeyiniz. Eğer yüz çevirirlerse artık onları her nerede bulursanız tutunuz ve öldürünüz. Ve onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı ittihaz etmeyiniz.
  • Nisâ  90: O kimseler müstesna ki, onlar sizin aranızla kendi aralarında bir muâhede bulunan bir kavme iltica etmiş veyahut sizinle mukatelede bulunmaktan veya kendi kavimleriyle muharebe etmekten göğüsleri darlaşmış oldukları halde size gelmiş olurlar. Ve eğer Allah Teâlâ dilemiş olsa idi elbette onları size musallat ederdi de sizi katlediverirlerdi. İmdi onlar sizden bir tarafa çekilirler de sizinle savaşta bulunmazlarsa ve müsalemeti size bırakırlarsa artık Allah Teâlâ sizin için onların aleyhine bir yol vermemiştir.
  • Nisâ  91: Başka bir tâife de bulacaksınız ki, onlar hem sizden emin olmayı ve hem de kavimlerinden emin bulunmayı dilerler. Fitneye her sevkedildikleri zaman da onun içine başaşağı atılırlar. Artık onlar sizden çekinmezlerse ve barışı size bırakmazlarsa ve ellerini çekmezlerse onları her nerede ele geçirirseniz tutunuz ve öldürünüz. İşte sizin için onların aleyhine apaçık bir ferman verdik.
  • Nisâ  92: Bir mü´min için layık değildir ki, bir mü´mini öldürüversin, meğer ki, yanlışlıkla olsun. Ve kim bir mü´mini yanlışlıkla öldürürse bir mü´min rakabe azad etmesi ve öldürülenin varislerine teslim edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir. Meğer ki, tasadduk etsinler. Eğer maktul, mü´min olduğu halde size düşman olan bir kavimden ise her halde bir mü´min rakabe azad edilmesi icab eder. Ve eğer maktul, sizin ile aralarında bir muâhede bulunan bir kavimden ise o zaman varislerine teslim olunmuş bir diyet ile bir mü´min rakabe azad edilmesi lâzım olur. Fakat her kim rakabeyi bulamazsa Allah Teâlâ tarafından bir tövbe olmak üzere muttasıl iki ay oruç tutması lâzım gelir. Ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
  • Nisâ  93: Ve her kim bir mü´mini kasden öldürürse onun cezası, içinde muhalled kalmak üzere cehennemdir. Ve Allah Teâlâ onun üzerine gazab etmiş ve ona lânette bulunmuş ve onun için pek büyük bir azab hazırlamıştır
  • Nisâ  94: Ey imân edenler! Allah Teâlâ´nın yolunda yürüdüğünüz zaman dikkat-i nazarda bulununuz ve size selâm veren kimseye, dünya hayatının fani metaını arayarak, sen mü´min değilsin, demeyiniz. Allah Teâlâ´nın indinde çok ganîmetler vardır. Siz de evvelce öyle idiniz de Allah Teâlâ size inâyet buyurdu. Artık işin güzelce belli olmasına bakınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ sizin yaptığınıza hakkıyla haberdar bulunmaktadır.
  • Nisâ  95: Mü´minlerden özür sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah Teâlâ´nın yolunda mallarıyla, canlarıyla mücâhedede bulunanlar müsavî olmazlar. Allah Teâlâ malları ile ve canları ile cihada atılanları, oturanlar üzerine derece itibariyle tafdil buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ hepsine de hüsnayı vaadetmiştir. Ve Allah Teâlâ mücahit olanları, oturanlar üzerine pek büyük bir mükâfaat ile tercih kılmıştır.
  • Nisâ  96: Târaf-ı ilâhî´den derecelerdir ve mağfiret ve rahmetir. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.
  • Nisâ  97: Muhakkak o kimseler ki, nefislerine zulmeder oldukları halde canlarını melekler alacaklardır, «Ne işte idiniz?» diyeceklerdir. «Biz yeryüzünde zayıf sayılır kimseler idik,» derler. Melekler de, «Allah´ın yeryüzü geniş değil mi idi ki, orada muhâceret edeydiniz» deyiverirler. İşte onların varacakları yer cehennemdir. Ne fena uğranacak yer?
  • Nisâ  98: Ancak erkeklerden ve kadınlardan ve çocuklardan zayıf sayılıp da hiçbir çareye güçleri yetmeyenler ve hiçbir doğru yol bulamayanlar müstesna.
  • Nisâ  99: İşte onları, umulur ki Allah Teâlâ af buyurur. Ve Allah Teâlâ affedici, mağfiret buyurucudur.
  • Nisâ  100: Ve her kim Allah Teâlâ yolunda muhâcerette bulunursa yeryüzünde birçok hayırlı barınacak yer ve genişlik bulur. Ve her kim hanesinden Allah Teâlâ´ya ve resûlüne muhacir olarak çıkarsa, sonra da kendisine ölüm yetişirse muhakkak onun mükâfaatını vermek Cenâb-ı Hakk´a aitir. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.
  • Nisâ  101: Ve yeryüzünde sefer ettiğiniz zaman kâfir olanların size fenalık edeceklerinden korkarsanız namazdan kısaltmanız sizin için bir günah değildir. Şüphe yok ki, kâfirler sizin için apaçık bir düşman bulunmaktadırlar.
  • Nisâ  102: Sen içlerinde olup da onlarla namaz kıldıracağın zaman onlardan bir zümre seninle beraber namaza dursun, silâhlarını da alıversinler. Bunlar secde edince arka tarafınızda bulunsunlar ve namazı kılmamış olan diğer bir zümre de gelsin, seninle beraber namazı kılsın ve ihtiyat tedbirlerini ve silâhlarını da alıversinler. Kâfir olan kimseler arzu ederler ki, siz silâhlarınızdan ve eşyanızdan gâfil bulunâsınız da sizin üzerinize bir baskın ile baskında bulunuversinler. Ve eğer size yağmurdan bir eziyet var ise veya siz hasta bulunmuş iseniz silâhlarınızı bırakmanızdan dolayı üzerinize bir günah yoktur. Ve ihtiyat tedbirinizi alınız, şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirler için hakaret bahşolan bir azab hazırlamıştır.
  • Nisâ  103: İmdi namazı kılıp bitirdiğiniz zaman ayakta iken ve otururken ve yanlarınız üzerinde iken Allah Teâlâ´yı zikrediniz. Vaktâ ki emniyet haline gelirsiniz, artık namazı tamamıyla eda ediniz. Şüphe yok ki namaz, mü´minlerin üzerine muayyen vakitlerde bir fariza olmuştur.
  • Nisâ  104: Kavmi aramakta gevşek olmayınız. Eğer siz elem çekmekte olursanız şüphesiz onlar da sizin elem çektiğiniz gibi elem çekerler. Halbuki onların ümit etmediği şeyi siz Allah Teâlâ´dan ümit edersiniz ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
  • Nisâ  105: Şüphesiz Biz sana kitabı hak olarak indirdik ki insanlar arasında Allah Teâlâ´nın sana bildirdiği vech ile hükmedesin ve hainler için müdafaacı olma.
  • Nisâ  106: Ve Allah Teâlâ´dan mağfiret iste. Şüphe yok ki Allah Teâlâ gafûr, rahîm bulunmaktadır.
  • Nisâ  107: Nefislerine hiyânet edenler tarafından mücadelede bulunma, şüphe yok ki Allah Teâlâ hıyanete düşkün, çok günahkâr olan kimseyi sevmez.
  • Nisâ  108: İnsanlardan gizlenirler de Allah Teâlâ´dan gizlenmezler. Halbuki Allah Teâlâ, razı olmadığı lâkırdıyı onlar geceleyin konuştukları zaman onlar ile beraberdir. Ve Allah Teâlâ onların her yaptıkları şeyi kuşatmış bulunmaktadır.
  • Nisâ  109: İşte siz öyle kimselersiniz ki, dünya hayatı hususunda onlardan yana mücadelede bulundunuz, fakat Kıyamet gününde onlar tarafından Allah Teâlâ´ya karşı kim mücadelede bulunacak? Veya onların üzerine kim vekil olacak?
  • Nisâ  110: Ve her kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah Teâlâ´dan mağfiret dilerse Allah Teâlâ´yı gafûr, rahîm bulur.
  • Nisâ  111: Ve her kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi nefsi aleyhine kazanır. Allah Teâlâ ise alîmdir, hakîmdir.
  • Nisâ  112: Ve her kim bir kusur veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuz kimse üzerine atarsa muhakkak ki, bir iftirayı ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur.
  • Nisâ  113: Eğer Allah Teâlâ´nın fazl ve rahmeti senin üzerine olmasaydı elbette onlardan bir tâife seni şaşırtmaya kasdedecekti. Halbuki, onlar kendi nefislerinden başkasını şaşırtmazlar ve sana hiçbir şeyden zarar veremezler. Ve Allah Teâlâ sana kitabı ve hikmeti indirdi ve sana bilir olmadığın şeyleri öğretti. Ve Allah Teâlâ´nın fazlı senin üzerine pek büyük olmuştur.
  • Nisâ  114: Onların gizlice konuşmalarının birçoğunda bir hayır yoktur. Bir sadaka verilmesiyle veya iyi bir iş yapılmasıyla veya nâsın arasını ıslah etmek ile emreden kimsenin böyle konuşması müstesna. Ve her kim Allah Teâlâ´nın rızasını taleb ederek bunu yaparsa Biz ona elbette çok büyük bir mükâfaat vereceğiz.
  • Nisâ  115: Her kim de kendisine doğru yol zahir olduktan sonra Peygamber´e muhalefet eder ve mü´minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu o takip ettiği yola sevkederiz ve onu cehenneme daldırırız. Ve ona ne fena bir gidilecek yer.
  • Nisâ  116: Şüphe yok ki, Allah Teâlâ kendisine şerik koşulmasını mağfiret etmez ve bunun dûnundakini de dilediği kimseye mağfiret buyurur. Ve her kim Allah Teâlâ´ya şerik koşarsa muhakkak ki pek uzak bir dalâlete sapmıştır.
  • Nisâ  117: O müşrikler Cenâb-ı Hakk´a değil, ancak dişilere taparlar ve ancak ziyâde isyankar bir şeytana tapıverirler.
  • Nisâ  118: Allah Teâlâ ona lânet etmiştir. O da demiştir ki: «Elbette ben senin kullarından bir muayyen pay edineceğim.»
  • Nisâ  119: «Ve elbette onları saptıracağım ve elbette onları kuruntuya düşüreceğim ve muhakkak onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar ve herhalde onlara emredeceğim de Allah Teâlâ´nın yarattığını tağyir edeceklerdir.» Ve her kim Allah Teâlâ´dan başka şeytanı velî ittihaz ederse şüphe yok ki, pek açık bir ziyan ile ziyana düşmüş olur.
  • Nisâ  120: Şeytan onlara vaadeder ve onları kuruntuya düşürür. Halbuki, şeytan onlara bir aldatmadan başka bir şey vaadetmez.
  • Nisâ  121: İşte onların varacakları yer cehennemdir. Ve ondan kaçıp sığınacak bir yer de bulamayacaklardır.
  • Nisâ  122: Ve o kimseler ki imân ettiler, ve iyi işler yaptılar. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere orada ebedî olarak kalıp durmak üzere elbette girdireceğiz. Hakkâ ki Allah Teâlâ´nın vaadi. Allah Teâlâ´dan daha gerçek sözlü kim vardır?
  • Nisâ  123: Sizin kuruntularınızla değildir, ehl-i kitabın kuruntuları ile de değildir. Her kim bir kötülük yaparsa onunla cezalandırılır. Ve kendisi için Allah Teâlâ´dan başka ne bir yâr ve ne de bir yardımcı bulamaz.
  • Nisâ  124: Ve erkekten ve kadından herhangi bir kimse, mü´min olduğu halde iyi işlerden bir şey işlerse işte onlar cennete gireceklerdir ve bir çekirdeğin arkasındaki bir çukurcuk kadar bile zulme uğramayacaklardır.
  • Nisâ  125: Ve din itibariyle daha güzel kimdir o kimseden ki, muhsin olduğu halde yüzünü Allah Teâlâ´ya teslim etmiş, ve Hanîf olarak İbrahim´in milletine tâbi olmuştur. Allah Teâlâ da İbrahim´i bir dost edinmiştir.
  • Nisâ  126: Göklerde ne varsa, yeryüzünde de ne varsa hepside Allah Teâlâ´nındır. Ve Allah Teâlâ her şeyi kuşatmış bulunmaktadır.
  • Nisâ  127: Ve senden kadınlar hakkında fetva isterler. De ki: «Onların hakkında size fetvayı Allah Teâlâ veriyor ve kendileri için yazılmış olanı kendilerine vermediğiniz ve kendilerini nikahlamaya rağbet eylediğiniz yetim kadınlar hakkındaki ve zayıf bir durumda bulunan çocuklar hakkındaki ve yetimlere karşı adâletle hareket etmeniz hakkındaki size tilâvet olunan âyetlerde (bu hususlarda size fetva vermektedir). Ve siz hayırdan her ne yaparsanız şüphe yok ki Allah Teâlâ onu bihakkın bilicidir.»
  • Nisâ  128: Ve eğer bir kadın kocasının kaçıp nefret etmesinden veya yüz çevirmesinden korkarsa aralarını sulh ile ıslah etmelerinden dolayı üzerlerine bir günah yoktur ve sulh hayırlıdır. Ve nefislerde cimrilik hazırlanmıştır. Ve eğer ihsan eder ve ittikada bulunursanız şüphe yok ki, Allah Teâlâ yapacağınız şeyden tamamen haberdardır.
  • Nisâ  129: Ve kadınlar arasında adâlette bulunmanıza ne kadar arzukeş olsanız da asla muktedir olamazsınız, artık birine büsbütün meyl ile temayül edip de ötekini asıklı gibi bırakmayınız. Ve eğer ıslah eder ve sakınırsanız şüphe yok ki Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.
  • Nisâ  130: Ve eğer ayrılırlarsa Allah Teâlâ hepsini de fazl-ı keremi ile müstağni kılar. Ve Allah Teâlâ vâsidir, hakîmdir.
  • Nisâ  131: Ve göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah Teâlâ´nındır. Andolsun ki, sizden evvel kendilerine kitap verilmiş olanlara da, sizlere de, «Allah Teâlâ´dan ittikada bulununuz,» diye tavsiye etmişizdir. Ve eğer küfrederseniz, şüphe yok ki, göklerdeki ve yerlerdeki her şey Allah Teâlâ´nındır. Ve Allah Teâlâ ganîdir, hamîddir.
  • Nisâ  132: Ve göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah Teâlâ´nındır. Ve bir vekil olarak da Allah Teâlâ kifâyet eder.
  • Nisâ  133: Ey insanlar! Allah Teâlâ dilerse sizi giderir, başkalarını getirir ve Allah Teâlâ buna bihakkın kâdir bulunmaktadır.
  • Nisâ  134: Her kim dünya sevabını isterse muhakkak dünyanın da ahiretin de sevabı Allah Teâlâ´nın indindedir. Ve Allah Teâlâ bihakkın işitici ve görücüdür.
  • Nisâ  135: İmân edenler! Adaletle bihakkın kâim, Allah için şahit kimseler olunuz. Velev ki kendi şahıslarınızın veya ebeveyninizin veya en yakınlarınızın aleyhine olsun, ister zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah Teâlâ onlara daha yakındır. Artık haktan dönerek hevâya tâbi olmayınız. Ve eğer dilinizi eğer bükerseniz veya yüz çevirirseniz şüphe yok ki Allah Teâlâ işlediğiniz şeyden bihakkın haberdardır.
  • Nisâ  136: İmân etmiş olanlar! Allah Teâlâ´ya ve O´nun Peygamberine ve Peygamberine indirmiş olduğu kitaba ve daha evvel indirmiş olduğu kitaba imân ediniz. Ve her kim Allah Teâlâ´yı ve meleklerini ve kitaplarını ve peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse muhakkak ki pek uzak bir dalâletle sapıklığa düşmüş olur.
  • Nisâ  137: Muhakkak o kimseler ki imân ettiler, sonra kâfir oldular, sonra imân ettiler, sonra kâfir oldular, sonra da küfürlerini arttırdılar. Artık Allah Teâlâ onlar için mağfiret edecek değildir. Ve onları bir doğru yola sevkedecek değildir.
  • Nisâ  138: Münafıklara müjdele ki, onlara muhakkak bir elîm azap vardır.
  • Nisâ  139: Onlar ki, mü´minleri bırakarak kâfirleri dost tutarlar. İzzeti onların yanında mı arıyorlar? Muhakkak ki, bütün izzet Allah Teâlâ´nındır.
  • Nisâ  140: Ve muhakkak kitabı da sizin üzerinize indirmiştir ki, Allah Teâlâ´nın âyetlerine küfredildiğini ve onlar ile istihzâ yapıldığını işittiğiniz zaman başka lâkırdıya dalacaklarına kadar onların yanında oturmayınız. Şüphe yok ki siz de o zaman onların misli olmuş olursunuz. Muhakkak ki, Allah Teâlâ münafıkları ve kâfirleri cehennemde toptan toplayıcıdır.
  • Nisâ  141: Onlar ki, sizi gözetiverirler, eğer sizin için Allah Teâlâ´dan bir zafer olursa, «Biz de sizinle beraber değil miydik?» derler. Ve eğer kâfirler için bir nâsib olursa, «Biz size galip gelmez miydik ve size mü´minlerin tecavüzünü men eder olmadık mı?» derler. Artık Allah Teâlâ Kıyamet gününde aranızda hükmedecektir. Ve elbette Allah Teâlâ kâfirler için mü´minler aleyhine bir yol vermeyecektir.
  • Nisâ  142: Şüphesiz münafıklar Allah Teâlâ´ya karşı hud´ada bulunmak isterler. Halbuki onları hud´aya düşüren O´dur. Ve namaza kalktıkları zaman tembelcesine kalkarlar nâsa gösterişte bulunurlar ve Allah Teâlâ´yı pek az yâd ederler.
  • Nisâ  143: Onun arasında mütereddittirler. Ne onlara ne de bunlara mensup ve her kimi ki Allah Teâlâ saptırırsa artık ona elbette bir yol bulamazsın.
  • Nisâ  144: Ey imân etmiş olanlar! Mü´minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyiniz. İstermisiniz ki, Allah için aleyhinize bir apaçık hüccet edinesiniz.
  • Nisâ  145: Şüphe yok ki, münafıklar ateşin en aşağı tabakasındadırlar. Ve elbette onlar için yardımcı da bulamazsın.
  • Nisâ  146: Ancak o kimseler ki, tövbe ettiler ve hallerini ıslahta bulundular ve Allah Teâlâ´ya iltica ediverdiler ve dinlerini Allah için halisane kıldılar, onlar müstesna. İşte onlar mü´minler ile beraberdirler. Mü´minlere ise Allah Teâlâ elbette pek büyük mükâfaat verecektir.
  • Nisâ  147: Eğer şükreder ve imân etmiş olursanız, Allah Teâlâ sizin azabınızla ne yapacaktır? Halbuki, Allah Teâlâ şâkirdir, alîmdir.
  • Nisâ  148: Allah Teâlâ çirkin lâkırdının açıklanmasını sevmez, zulmedilmiş olan başka. Ve Allah Teâlâ bihakkın işiticidir, bilicidir.
  • Nisâ  149: Bir hayrı açıklarsanız veya gizlerseniz veya bir kötülüğü affederseniz, şüphe yok ki Allah Teâlâ affedici ve çok kudretlidir.
  • Nisâ  150: Muhakkak o kimseler ki, Allah Teâlâ´yı ve O´nun peygamberlerini inkar ederler ve Allah Teâlâ ile peygamberlerinin arasını ayırmak isterler ve, «Bazısına imân eder ve bazısını inkâr eyleriz,» derler ve bunun arasında bir yol tutmak isterler.
  • Nisâ  151: İşte kâmilen kâfir olanlar onlardır. Biz de kâfirler için ihanetbahş olan bir azab hazırlamışızdır.
  • Nisâ  152: Ve o kimseler ki, Allah Teâlâ´ya ve peygamberlerine imân etmişlerdir ve onlardan hiçbirinin arasını ayırmamışlardır. İşte onlara da mükâfaatlarını elbette verecektir. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.
  • Nisâ  153: Ehl-i kitab, üzerlerine bir kitap indirmeni senden isterler. Muhakkak onlar bundan daha büyüğünü Mûsa´dan istemişler de, «Bize Allah´ı apaçık göster,» demişlerdi. Artık zulümleri sebebiyle kendilerini yıldırım çarptı. Kendilerine apaçık mûcizeler geldikten sonra da buzağıyı (ma´but) ittihaz ettiler. Nihâyet bundan affettik ve Mûsa´ya pek zahir bir saltanat verdik.
  • Nisâ  154: Ve ahidlerine riayet etmeleri için üstlerine Tûr´u kaldırdık ve onlara, «Secde eder olduğunuz halde o kapıdan girin,» dedik ve onlara «Cumartesi günü haddi tecavüz etmeyin,» dedik ve onlardan ağır bir ahid aldık.
  • Nisâ  155: Artık onlar ahidlerini bozmaları ve Allah Teâlâ´nın âyetlerini inkâr eylemeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve «Bizim kalblerimiz perdelidir,» demeleri sebebiyle (lânete uğramışlardır). Hayır, Allah Teâlâ onların kalblerini küfürleri sebebiyle mühürlemiştir. Binaenaleyh pek azı müstesna olmak üzere onlar imân etmezler.
  • Nisâ  156: Ve küfürleri sebebiyle ve Meryem hakkında pek büyük bir iftirada bulunmaları sebebiyle (lânete uğramışlardır).
  • Nisâ  157: Ve «Muhakkak biz Meryem´in oğlu Allah´ın peygamberi İsâ´yı öldürdük,» demeleri sebebiyle (lânete hedef olmuşlardır). Halbuki, O´nu ne öldürdüler ve ne de asıverdiler. Fakat onlar için bir benzetilmiş oldu. Ve şüphe yok ki, onda ihtilâf edenler, ondan dolayı şekk içindedirler. Onlar için buna dair zanna uymaktan başka bir bilgi yoktur ve O´nu hakikaten katletmiş değildirler.
  • Nisâ  158: Hayır, Allah Teâlâ O´nu kendisine yükseltmiştir. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir.
  • Nisâ  159: Ve ehl-i kitaptan hiçbir fert yoktur ki illâ ölümünden evvel elbette O´na imân edecektir! Ve kıyamet gününde onların aleyhine bir şahit olacaktır.
  • Nisâ  160: (160-161) Artık yahudilerden bir zulüm sebebiyle ve birçoklarını Allah Teâlâ´nın yolundan men etmeleri sebebiyle onlara helâl kılınmış olan temiz şeyleri üzerlerine haram kıldık. Ve ribâyı, ondan nehy edilmiş oldukları halde alıvermeleri sebebiyle ve nâsın mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle. Ve onlardan kâfir olanlara elîm bir azab hazırladık.
  • Nisâ  161: (160-161) Artık yahudilerden bir zulüm sebebiyle ve birçoklarını Allah Teâlâ´nın yolundan men etmeleri sebebiyle onlara helâl kılınmış olan temiz şeyleri üzerlerine haram kıldık. Ve ribâyı, ondan nehy edilmiş oldukları halde alıvermeleri sebebiyle ve nâsın mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle. Ve onlardan kâfir olanlara elîm bir azab hazırladık.
  • Nisâ  162: Fakat onlardan ilimde mütehassıs olanlar ve mü´min olanlar sana indirilmiş olana ve senden evvel indirilmiş olana inanırlar, ve namazı dosdoğru kılanlar ve zekâtı verenler, ve Allah Teâlâ´ya ve ahiret gününe imân edenler var ya, işte onlara elbette azim bir mükâfaat vereceğizdir.
  • Nisâ  163: Muhakkak Biz sana vahyettik, Nûh´a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi ve İbrahim´e, İsmaîl´e, İshak´a, Ya´kub´a, Esbât´a, İsa´ya, Eyyûb´e, Yûnus´a, Harûn´a ve Süleyman´a vahy eylediğimiz gibi ve Dâvud´a Zebûr´u verdiğimiz gibi.
  • Nisâ  164: Ve evvelce kıssalarını sana bildirdiğimiz peygamberleri ve kıssalarını sana bildirmediğimiz peygamberleri gönderdik. Ve Allah Teâlâ Mûsa ile bilmuhâtabe (aracısız) tekellüm buyurmuştur.
  • Nisâ  165: Müjdeleyici ve korkutucu oldukları halde peygamberler (gönderdik ki) O peygamberlerden sonra nâs için Cenâb-ı Hakk´a karşı bir mazeret bulunmasın. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir.
  • Nisâ  166: Fakat Allah Teâlâ (senin nübüvvetine) sana indirmiş olduğu (Kur´an-ı Mübîn) ile şehâdet ediyor ki onu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de şehâdet ediyorlar. Mamafih Allah Teâlâ şahit olmaya kâfidir.
  • Nisâ  167: Muhakkak o kimseler ki, kâfir olmuşlar ve Allah yolundan men edivermişlerdir, şüphe yok onlar pek uzak bir sapıklıkla sapıtmışlardır.
  • Nisâ  168: Filhakika o kimseler ki, kâfir olmuşlar ve zulüm etmişlerdir, onlar için Allah Teâlâ mağfiret edecek değildir ve onları bir yola iletecek değildir.
  • Nisâ  169: Cehennem yolu müstesna. Orada ebedîyyen muhalled olarak kalacaklardır. Ve bu Allah Teâlâ için pek kolay bulunmaktadır.
  • Nisâ  170: Ey insanlar! Muhakkak ki size Rabbinizden bir peygamber hak ile gelmiştir. Artık sizin için hayır olmak üzere O´na imân ediniz. Ve eğer inkar ederseniz şüphe yok ki, göklerde ve yerde her ne varsa Allah´ındır. Ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
  • Nisâ  171: Ey ehl-i kitap! Dininizde haddi tecavüz etmeyiniz ve Allah Teâlâ´ya karşı haktan başkasını söylemeyiniz. Şüphe yok ki, Meryem´in oğlu İsa Allah Teâlâ´nın ancak bir peygamberidir ve O´nun tarafından bir kelimedir, O´nu Meryem´e ulaştırmıştır ve O´nun tarafından bir ruhtur. Artık Allah Teâlâ´ya ve O´nun peygamberlerine imân ediniz ve üç demeyiniz, vazgeçiniz, sizin için hayırlı olur. Muhakkak ki, Allah Teâlâ bir tanrıdır, kendisi için bir veled bulunmaktan münezzehtir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsi de O´nundur. Vekil olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.
  • Nisâ  172: Mesih de Allah Teâlâ için kul olmaktan asla çekinmez, mukarrebin olan melekler de. Her kim O´nun ibadetinden çekinir ve kibirlenirse elbette onları umumen huzuruna toplayacaktır.
  • Nisâ  173: Artık o kimseler ki, imân etmiş ve sâlih amellerde bulunmuş olurlar, elbette onlara mükâfaatlarını ödeyecek ve onlara kendi fazlından olarak (mükâfaatlarını) arttıracaktır. Amma o kimseler ki, yüz döndürdüler ve tekebbürde bulundular, onları da elbette elîm bir azab ile azablandıracaktır. Ve onlar kendileri için Allah Teâlâ´dan başka ne bir yar, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
  • Nisâ  174: Ey insanlar! Muhakkak size Rabbinizden bir bürhan geldi ve sizlere bir apaçık nûr indirdik.
  • Nisâ  175: Artık o kimseler ki, Allah Teâlâ´ya imân ettiler ve O´na sığındılar, elbette onları kendi tarafından bir rahmetin ve fazlın içine girdirecektir ve onları kendine müteveccih bir müstakim yola da hidâyet edecektir.
  • Nisâ  176: Senden fetva istiyorlar. De ki, «Allah Teâlâ kelâle (babası ve çocuğu olmayan kimse) hakkında size fetva veriyor: Bir kimse çocuğu bulunmaksızın ölüp de kendisinin bir kardeşi bulunursa onun için terekesinin yarısı aittir. O kimse de bu kızkardeşine varis olur, eğer bunun çocuğu bulunmazsa. Ve eğer onlar iki kız kardeş iseler onlara terekesinden üçte ikisi aittir. Ve eğer onlar erkek ve kızkardeşler olurlarsa erkek için iki kız hisse-i irsiyesi miktarı ait olur.» Allah Teâlâ size dalâlete düşmeyesiniz diye beyan ediyor ve Allah Teâlâ her şeye alîmdir.
  • Sistemli Evden Eve Taşımacılık

    Vaktin Çağrısı

    Wholesale B2B Marketplaces

    Ramazan Bayramı