Rûm Suresi Türkçe Meali

  • Rûm  1: (1-2) Elif, Lâm, Mim. Rûm mağlûp oldu.
  • Rûm  2: (1-2) Elif, Lâm, Mim. Rûm mağlûp oldu.
  • Rûm  3: Yerin en yakınında. Maamafih onlar mağlubiyetlerinden sonra muhakkak ki, galip olacaklardır.
  • Rûm  4: Üç ile nihâyet dokuz sene içinde. Önceden de, sonradan da emir Allah´a aittir ve o gün mü´minler şad olacaklardır.
  • Rûm  5: Allah´ın nusretiyle. Dilediğine yardım eder ve O azîzdir, rahîmdir.
  • Rûm  6: (Bu) Allah´ın vaadi. Allah vaadinde hulf etmez. Velâkin insanların çoğu bilmezler.
  • Rûm  7: Dünya hayatından bir âşikâre olanı bilirler. Ahiretten ise gafiller olanlar onlardır, onlar.
  • Rûm  8: Nefisleri hakkında tefekkürde bulunmadılar mı? Allah gökleri ve yeri ve bunların aralarındakilerini yaratmadı, ancak hak ile ve muayyen bir vakit için yaratmıştır. Ve şüphe yok ki, insanlardan birçokları Rablerine kavuşmayı elbette münkirdirler.
  • Rûm  9: Yeryüzünde gezip de bakmadılar mı ki, onlardan evvelkilerin akibetleri nasıl olmuştur? Onlardan kuvvetce daha şiddetli idiler ve onların imar ettiklerinden daha ziyâde yeri altüst etmiş ve imarda bulunmuşlardı ve onlara peygamberleri zahir hüccetler ile gelmişlerdi. Artık Allah onlara zulmeder olmadı, velâkin onlar kendi nefislerine zulmeder oldular.
  • Rûm  10: Sonra fenalık yapanların akibeti, pek fena oldu. Çünkü Allah´ın âyetlerini tekzîp ettiler ve onlar ile istihzâda bulunur olmuşlardı.
  • Rûm  11: Allah halkı evvela yaratır, sonra onu geri çevirir, nihâyet ona döndürüleceksinizdir.
  • Rûm  12: Ve o gün ki, Kıyamet kopar, günahkârlar susup duracaklardır.
  • Rûm  13: Ve kendilerine şeriklerinden şefaat ediciler de bulunmuş olmayacaktır ve şeriklerini inkâr ediciler olmuş olacaklardır.
  • Rûm  14: Ve o gün ki Kıyamet kopar, o gün birbirinden ayrılırlar.
  • Rûm  15: İmdi o kimseler ki, imân etmişler ve sâlih sâlih amellerde bulunmuşlardır. Artık onlar bir bahçede sevinç içinde kalırlar.
  • Rûm  16: Fakat o kimseler ki, kâfir olmuşlar ve Bizim âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalan saymışlardır, artık onlar da azap içinde kalmaya hazırlanmış olurlar.
  • Rûm  17: Artık akşamladığınız vakit ve sabahladığınız vakit Allah Teâlâ´ya tesbihte bulunun.
  • Rûm  18: Ve hamd, göklerde ve yerde O´na mahsustur ve gündüzün nihâyetinde de ve öğle vaktine vardığınızda da.
  • Rûm  19: Ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır ve yeri ölümünden sonra diriltir ve işte siz de öylece çıkarılacaksınız.
  • Rûm  20: Ve O´nun âyetlerindendir ki, sizi topraktan yaratmıştır, sonra siz şimdi insansınız. (Yeryüzüne) yayılmaktasınız.
  • Rûm  21: Ve O´nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış, onlara ısınasınız diye ve aralarınızda bir sevgi ve merhamet yapmıştır. Şüphe yok ki tefekkür edecekler olan bir kavim için bunda elbette ibretler vardır.
  • Rûm  22: Ve O´nun âyetlerindendir semâların ve yerin yaradılışı ve dillerinizin ve renklerinizin ihtilâfı. Muhakkak ki, bunda bilginler için elbette âyetler vardır.
  • Rûm  23: Ve O´nun âyetlerindendir gecede ve gündüzde uyumanız ve O´nun fazlından talepte bulunmanız. Şüphe yok ki, bunda işiticiler olan bir kavim için elbette âyetler vardır.
  • Rûm  24: Ve O´nun âyetlerindendir, size bir korku ve bir ümit olmak üzere şimşeği gösterir ve gökten bir su indirir de onunla yeri ölümünden sonra diriltir. Muhakkak ki, bunda da âkilâne düşünenler olan bir kavim için elbette âyetler vardır.
  • Rûm  25: Ve O´nun âyetlerindendir, O´nun emriyle göğün ve yerin durması. Sonra sizi bir çağırışla çağırdığı zaman derhal yerden çıkacaksınız.
  • Rûm  26: Ve O´nun içindir, göklerde ve yerde kim varsa, hepsi de O´na itaatkardırlar.
  • Rûm  27: Ve O (o Zât)tır ki, halkı bidâyeten yaratır, sonra onu iade eder. Bu, O´na göre pek kolaydır ve O´nun için göklerde ve yerde en yüksek şan vardır. Ve O, azîzdir, hakîmdir.
  • Rûm  28: Sizin için kendi nefislerinizden misal irâd etti. Sizi merzûk ettiğimiz şeyde sizin için sağ ellerinizin maliki olduğu (köle ve cariye) gibi şeylerden ortak olanları var mıdır ki, onda siz müsavî olasınız? Kendi nefislerinizden korktuğunuz gibi onlardan da korkasınız? İşte böyle âyetleri âkilâne düşünürler olan bir kavim için mufassalan bildiririz.
  • Rûm  29: Fakat zulmedenler, bilmeksizin kendi hevâlarına tâbi oldular. Artık Allah´ın dalâlete düşürdüğünü kim hidâyete erdirebilir? Ve onlar için yardım edeceklerden (kimse de) yoktur.
  • Rûm  30: Artık yüzünü çevirerek (nezih bir muvahhit olarak) dine, Allah´ın yaradışına tut ki, nâsı onun üzerine yaratmıştır. Allah´ın yaradışı için değişiklik yoktur. İşte müstakim olan din budur. Velâkin insanların çokları bilmezler.
  • Rûm  31: Hep O´na dönünüz ve O´ndan korkunuz ve namazı doğruca kılınız ve müşriklerden olmayınız.
  • Rûm  32: O kimselerden ki, dinlerini parçaladılar ve fırka fırka oldular. (Onlardan) Her tâife, kendi yanlarında olan ile sevinicidirler.
  • Rûm  33: Ve insanlara bir ziyan dokunduğu vakit Rablerine dönerek O´na duada bulunurlar. Sonra onlara ondan bir rahmet tattırıverince o vakit onlardan bir gürûh Rablerine şerik koşarlar.
  • Rûm  34: Onlara verdiklerimize nankörlük yapsınlar için (öyle şirke düşerler) imdi faidelenip durunuz, artık yakında bileceksiniz.
  • Rûm  35: Yoksa biz onlara apaçık bir delil mi indirdik de O´na şerik koşmalarını bu mu söylüyor?
  • Rûm  36: Ve nâsa ne zaman bir rahmet tattırdı isek onunla sevinivermişlerdir. Ve ellerinin takdim ettiği şey sebebiyle kendilerine bir kötülük isabet edecek olursa o vakit de onlar ümitsizliğe düşerler.
  • Rûm  37: Görmediler mi ki, muhakkak Allah Teâlâ dilediği kimse için rızkı yayar ve daraltır. Şüphe yok ki, bunda mü´minler olan bir kavim için elbette ibretler vardır.
  • Rûm  38: Artık karabet sahibine hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Bu Allah´ın cemalini dileyenler için pek hayırlıdır ve işte felâha nâil olacak olanlar da onlardır.
  • Rûm  39: Nâsın mallarında nemalansın diye ribâ kabilinden verdiğiniz şey Allah indinde nemalanıp artmaz ve Allah´ın rızasını dilediğiniz halde verdiğiniz zekât ise böyle değildir. İşte (mallarını) kat kat arttıranlar ancak onlardır.
  • Rûm  40: Allah o (Zat-ı Akdes)dir ki, sizi yarattı, sonra sizi merzûk etti. Sonra sizi öldürür, sonra da diriltir. Hiç sizin şeriklerinizden bunlardan birini yapan var mıdır? (Allah Teâlâ) Onların şerik koştuklarından münezzehtir ve çok yüksektir.
  • Rûm  41: İnsanların ellerinin kazandığı şey sebebiyle karada ve denizde fesat zuhûra gelir. Allah da onlara yaptıkları şeylerin bazısını tattırır. Gerek ki, onlar dönüverirler.
  • Rûm  42: De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın da bakınız ki, bundan evvelkilerin akibeti nasıl olmuştur? Onların ekserisi müşrik kimseler idi.»
  • Rûm  43: İmdi yüzünü o müstakim dine çevir. Taraf-ı ilâhiden bir günün gelmesinden evvel, ki o günü reddedecek yoktur. O gün fırka fırka olacaklardır.
  • Rûm  44: Kim kâfir olursa küfrü kendi aleyhinedir ve kim sâlih amelde bulunursa kendi nefisleri için (konaklarını) hazırlamış olurlar.
  • Rûm  45: Tâ ki, imân edenleri ve sâlih sâlih amellerde bulunanları fazlından mükâfaatlandırsın. Şüphe yok ki o, kâfirleri sevmez.
  • Rûm  46: Ve O´nun âyetlerindendir, rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi ve size rahmetinden tattırması için ve emriyle gemilerin akması için ve O´nun fazlından arayıp kazanmanız için ve ola ki şükredesiniz diye.
  • Rûm  47: Celâlim hakkı için senden evvel kavimlerine peygamberler gönderdik de onlara açık açık deliller ile gelmişlerdi. Artık günahkâr olanlardan intikam almış idik. Mü´minlere yardım etmek ise Bizim üzerimize bir hak olmuştur.
  • Rûm  48: Allah, o (Hâlık-ı kerîm) dir ki, rüzgârları gönderir de bir bulut kaldırır, sonra onu gökte dilediği gibi yayar ve onu parça parça da eder. Artık görürsün ki, aralarından yağmur çıkıyor, nihâyet onu kullarından dilediğine kavuşturunca onlar hemen seviniverirler.
  • Rûm  49: Halbuki, onların üzerlerine indirilmeden evvel ondan evvelce elbette ye´se düşmüşlerdi.
  • Rûm  50: Artık Allah´ın rahmetinin eserlerine bak ki, yeri ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturuyor? Şüphe yok ki O, ölüleri elbette ihya edicidir ve O, her şey üzerine ziyâdesiyle kâdirdir.
  • Rûm  51: Andolsun eğer bir rüzgar göndersek de onu o rüzgar ile ekinleri sararmış (solmuş) görseler, elbette ki onun ardından nankörlüğe başlarlar.
  • Rûm  52: Çünkü sen o dâveti ölülere duyuramazsın ve arkalarına dönüp giderlerken sağırlara da duyuramazsın.
  • Rûm  53: Ve sen körleri de sapıklıklarından (kurtarıp) doğru yola iletici değilsin. Sen ancak âyetlerimize imân edenlere dinletebilirsin. İşte müslüman olanlar onlardır.
  • Rûm  54: Allah, o (Hâlık-ı Azîm)dir ki, sizi bir zayıf şeyden yarattı, sonra zayıflık ardından bir kuvvet verdi, sonra da kuvvetin ardından zayıflık ve ihtiyarlık vücuda getirdi. Dilediğini yaratır ve O, öyle alîmdir, kâdirdir.
  • Rûm  55: Ve o gün ki, Kıyamet kopar; günahkârlar (dünyada) bir saatten başka kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar (doğru sözden) böylece çevrilir kimseler olmuşlardı.
  • Rûm  56: Kendilerine ilim ve imân verilmiş olanlar da dediler ki: «Andolsun Allah´ın kitabında (yazılmış olan) ba´s gününe kadar durdunuz. İşte bu, ba´s günüdür velâkin siz bilmez kimseler oldunuz.»
  • Rûm  57: Zulmetmiş olanlara o günde özür dilemeleri kendilerine faide vermez ve onlardan rızayı câlip bir şey de istenmeyecektir.
  • Rûm  58: Andolsun ki, bu Kur´an´da insanlar için herbir meselden irâd ettik. Ve muhakkak ki, onlara herhangi bir âyet getirecek olsan elbette kâfir olanlar diyeceklerdir ki, siz mubtil kimselerden başka değilsiniz.
  • Rûm  59: İşte bilmeyenlerin kalplerini Allah Teâlâ öylece mühürler.
  • Rûm  60: Sen sabret. Şüphe yok ki, Allah´ın vaadi haktır ve kat´i sûrette imânı olmayanlar, seni hafif görecek olmasınlar.
  • Sistemli Evden Eve Taşımacılık

    Vaktin Çağrısı

    Wholesale B2B Marketplaces

    Şehr-i Ramazan