İsrâ Suresi Türkçe Meali

  • İsrâ  1: Uzaktır bütün noksanlıklardan O ki, kulunu bir gece Mescidi Haram´dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa´ya götürdü; ona ayetlerimizden gösterelim diye. Gerçek şu ki, O´dur işiten gören!
  • İsrâ  2: Musa´ya da Kitap verdik ve onu İsrail oğullarına bir hidayet rehberi kıldık; Benden başka bir vekil tutmayın diye.
  • İsrâ  3: Ey Nuh ile birlikte (gemiye) yüklediğimiz kimselerin soyundan olanlar! O doğrusu çok şükredici bir kuldu.
  • İsrâ  4: Biz İsrail oğullarına Kitap´da şu hükmü verdik: «Muhakkak siz yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yükseleceksiniz.»
  • İsrâ  5: Birincisinin vakti gelince, üzerinize milkimiz güçlü, savaşçı bir takım kullar göndereceğiz; onlar evlerin aralarına girip araştıracaklar; ve bu gerçekleşmiş bir va´d oldu.
  • İsrâ  6: Sonra sizi tekrar onların üzerine galip kıldık, size mal ve oğullarla yardımda bulunduk ve toplum olarak daha çoğalttık.
  • İsrâ  7: Eğer güzellik yaparsanız, kendinize güzellik etmiş olursunuz; eğer kötülük yaparsanız yine kendinizedir. Artık sonraki fesadınızın vakti geldimi, yüzünüzü kötületsinler, ilk defa girdikleri gibi yine Mescidi Aksa´ ya girsinler ve bütün ele geçirdiklerini temelinden yıksınlar diye.
  • İsrâ  8: Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer dönerseniz Biz de döneriz. Öyle ya, Biz cehennemi kafirlere zindan yapmışız!
  • İsrâ  9: Biliniz ki bu Kur´an, insanları en doğru yola hidayet eder ve iyi iyi işler yapan müminlere büyük bir mükafat olduğunu müjdeler.
  • İsrâ  10: Ahirete inanmayanlara da acı bir azap hazırlamışızdır.
  • İsrâ  11: İnsan, hayrı ister gibi şerre davet çıkarıyor; insan çok acelecidir!
  • İsrâ  12: Oysa Biz geceyi ve gündüzü iki delil yaptık; sonra gece delilini silip gündüz delilini gösterici yaptık ki, Rabbinizden lütuf ve ihsan isteğinde bulunasınız; bir de yılların sayısını ve hesabını bilesiniz. Artık herşeyi ayrıntılı olarak anlattık.
  • İsrâ  13: Her insanın da kuşunu (nasibini) boynunda kendine takmışızdır. Onun önüne kıyamet günü kendisini şöyle karşılayacak açık bir kitap çıkarırız:
  • İsrâ  14: Oku kitabını! Hesap görücü olarak bugün sana nefsin yeter!
  • İsrâ  15: Kim doğru yola giderse, sırf kendi iyiliği için gider; kim de sapıklık ederse, ancak kendi aleyhine eder; Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez! Biz bir peygamber göndermedikçe azap da etmeyiz.
  • İsrâ  16: Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman oranın devletlilerine (ileri gelenlerine) emrederiz; onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur! Artık onu yerle bir ederiz.
  • İsrâ  17: Hem Nuh´tan sonra nice yüzyılların halkını helak ettik. Kullarının günahlarına Rabbinin haberdar olması ve onları görmesi kafidir!
  • İsrâ  18: Her kim peşin isterse, ona, dünyada istediğimiz kimseye dilediğimiz kadar peşin veririz; sonra da ona cehennemi tahsis ederiz; kınanmış kovulmuş olarak ona yaslanır.
  • İsrâ  19: Her kim de ahireti ister ve inanarak orası için gerekli çalışmayı yaparsa, işte bunların çalışması şükre değer.
  • İsrâ  20: Hepsine, onlara da onlara da Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin verişi yasak değildir.
  • İsrâ  21: Bak! Bir kısmını diğerine nasıl üstün kılmışız; elbette ahiret hem dereceler bakımından, hem de üstünlük bakımından daha büyüktür.
  • İsrâ  22: Allah ile birlikte başka bir ilah edinme ki, kınanmış, yalnız başına bırakılmış kalmayasın!
  • İsrâ  23: Rabbin kesin olarak şunları emretti: «O´ndan başkasına ibadet etmeyin; ana babaya iyilik edin; onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılık çağına ulaşırsa sakın onlara «öf!» deme ve onları azarlama; ikisine de tatlı söz söyle.
  • İsrâ  24: İkisine de merhametten döşenerek kanat indir ve de ki: «Rabbim! ikisine de merhamet buyur, beni küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi!»
  • İsrâ  25: Rabbiniz içinizde olanları daha iyi bilir; eğer siz iyi kimseler iseniz, şüphesiz ki O, çok tevbe edenleri bağışlayıcıdır.
  • İsrâ  26: Akrabaya hakkını ver; yoksula, yolda kalmış olana da; bununla beraber saçıp savurma!
  • İsrâ  27: Çünkü saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridirler; şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.
  • İsrâ  28: Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti aramak için sözü geçen kimselerden yüz çevirmek mecburiyetinde kalırsan, o vakit de onlara yumuşak bir söz söyle!
  • İsrâ  29: Hem elini bağlayıp boynuna asma (cimrilik etme), hem de büsbütün açıp saçma (israf etme) ki, pişman olur, açıkta kalırsın;
  • İsrâ  30: Çünkü Rabbin dilediğine rızkı bol verir, dilediğine kısar; zira O, kullarından haberdardır, herşeyi görendir.
  • İsrâ  31: Bir de züğürtlük korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Onlara da rızkı Biz veririz, size de... Onları öldürmek elbette büyük bir cinayettir.
  • İsrâ  32: Zinaya da yaklaşmayın; çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.
  • İsrâ  33: Allah´ın haram kıldığı canı, haklı bir sebep olmadıkça, öldürmeyin; kim haksız yere öldürülürse, velisine hakkını arama hususunda tam bir yetki vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin; çünkü o, yardıma eriştirilmiştir.
  • İsrâ  34: Yetimin malına da yaklaşmayın. Ancak rüşdüne erişinceye kadar en güzel şekilde yaklaşma başka; verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen sözde muhakkak bir sorumluluk vardır.
  • İsrâ  35: Ölçtüğünüz vakit tam ve doğru terazi ile tartın; bu hem hayırlı, hem de sonuç bakımından daha güzeldir.
  • İsrâ  36: Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardınca gitme; çünkü kulak, göz, gönül; bunların her biri ondan sorumludur.
  • İsrâ  37: Yeryüzünde azametle yürüme; çünkü sen ne yeri yutabilirsin, ne de boyca dağlara yetişebilirsin.
  • İsrâ  38: Bütün bunların yasaklanmış olanı, Rabbin katında tiksinilmiş bulunuyor.
  • İsrâ  39: İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah ile beraber başka bir ilah uydurma ki, sonra kınanmış ve kovulmuş bir halde cehenneme atılırsın.
  • İsrâ  40: Şimdi Rabbiniz sizi, oğullarla seçkin bir duruma getirdi de kendisi meleklerden dişiler edindi, Öyle mi? Gerçekten siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz!
  • İsrâ  41: Biz bu ikazı bu Kur´an´da türlü şekillerde açıkladık ki; düşünüp akıllarını başlarına alsınlar; oysa bu onların ancak ürkekliğini artırıyor!
  • İsrâ  42: De ki: «Allah ile birlikte dedikleri gibi ilahlar olsaydı, o takdirde onlar Arş´ın sahibine bir yol ararlardı.
  • İsrâ  43: Münezzehtir O, onların dediklerinden çok münezzeh ve çok yüksek, hem pek büyük bir yükseklikle yücedir.
  • İsrâ  44: O´nu, yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan akıllılar tesbih eder. Hatta hiçbir şey yoktur ki, O´nu överek tesbih etmesin, ancak siz onların tesbihlerini iyi anlamazsınız. O, gerçekten halim ve çok bağışlayandır.
  • İsrâ  45: Bir de sen Kur´an´ı okuduğun zaman Biz seninle ahirete inanmayanlar arasına görünmez bir perde çekeriz.
  • İsrâ  46: Ve kalplerinin üzerine onu iyi anlamalarına engel kabuklar geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kuran´da tek olarak andığın vakit te ürkerek arkalarını döner giderler.
  • İsrâ  47: Biz çok iyi biliriz seni dinledikleri zaman ne maksatla dinlediklerini ve birbirleriyle fısıldaşırlarken de o zalimlerin: «Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!» dediklerini.
  • İsrâ  48: Bak seni nelerle mukayese ettiler de nasıl sapıklığa düştüler, onun için bir yol bulmaya da güçleri yok.
  • İsrâ  49: Bir de dediler ki: «Biz bir sürü kemik olduğumuz ve ufalanıp tozduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?»
  • İsrâ  50: De ki: «Gerçekten, ister taş olun, ister demir,
  • İsrâ  51: İsterse gönlünüzde büyüyen herhangi bir yaratık!» Hemen: «Bizi kim (eski varlığımıza) iade edebilir?» diyecekler. De ki: «Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi!» O vakit sana başlarını sallayacaklar. «O ne vakit?» diyecekler. De ki: «Yakın olması umulur.»
  • İsrâ  52: O sizi çağıracağı gün, derhal O´na tam bir saygı ile uyacaksınız ve (kabirlerinizde) pek az bir müddet kaldığınızı sanacaksınız.
  • İsrâ  53: Kullarıma de ki: «En güzel olan sözü söylesinler; çünkü şeytan aralarını gıcıklar; zira şeytan insana açık bir düşmandır.
  • İsrâ  54: Rabbiniz sizi daha iyi bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Seni de onların üzerlerine vekil göndermedik.
  • İsrâ  55: Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir. Andolsun ki, peygamberlerin bir kısmını bir kısmından üstün kıldık ve Davud´a da Zebur´u verdik.
  • İsrâ  56: De ki: «O´ndan başka ilah sandıklarınızı çağırın; o zaman anlarsınız ki ne başınızdan sıkıntıyı giderebilirler, ne de değiştirebilirler.
  • İsrâ  57: Onların yalvarıp durdukları, Rablerine hangisi daha yakın diye vesile ararlar ve rahmetini umarlar, azabından korkarlar; çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.
  • İsrâ  58: Hiçbir memleket yoktur ki, Biz onu kıyamet gününden önce helak etmeyelim veya şiddetli bir azap ile cezalandırmayalım; Kitab´ da bu yazılı bulunuyor.
  • İsrâ  59: Bizi mucizelerle peygamber göndermekten alıkoyan şey, ancak önceki milletlerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud´a gözleri göre göre mucize olmak üzere o dişi deveyi verdik de onunla kendilerine zulmettiler; oysa Biz o mucizeleri, ancak korkutmak için göndeririz.
  • İsrâ  60: Unutma ki, vaktiyle sana: «Bil ki Rabbin o insanları kuşatmıştır.» dedik. Sana gösterdiğimiz (Mirac) temaşasını ve Ku´ran´da lanetlenmiş ağacı sadece insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları tehdit ediyoruz; ama bu onlara büyük bir taşkınlığı artırmaktan başka netice vermiyor.
  • İsrâ  61: Yine unutma ki, bir vakit meleklere: «Adem için secde edin!» demiştik; derhal secde ettiler, fakat iblis: «Ben, bir çamur halinde yarattığın kimseye hiç secde mi ederim!» dedi.
  • İsrâ  62: Dedi ki: «Şu benim üzerime üstün kıldığın kişiye baksana!» Yemin ederim ki eğer beni kıyamet gününe kadar yaşatırsan, ben onun zürriyetini pek azı hariç kesinlikle kumandam altına alacağım.»
  • İsrâ  63: Allah buyurdu ki: «Haydi defol! Onlardan her kim sana uyarsa, biliniz ki cehennem de sizin cezanızdır, hem de mükemmel bir ceza!
  • İsrâ  64: Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat; süvarilerin ve piyadelerinle üzerlerine bas gürültüyü; mallarına, evlatlarına ortak ol; ve onlara va´dlerde bulun.» Fakat şeytan onlara bir aldanıştan başka ne va´d eder?
  • İsrâ  65: «Doğrusu o benim kullarım yok mu, senin onlar üzerine hiçbir saltanatın yoktur! Vekil olarak Rabbin yeter!»
  • İsrâ  66: Rabbiniz o kudret sahibidir ki, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütüyor; gerçekten O, size karşı çok merhametidir.
  • İsrâ  67: Denizde başınıza bir bela geldiği zaman, O´ndan başka yalvardıklarınız kaybolur; derken O, sizi kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.
  • İsrâ  68: (Karaya) çıktığınızda, sizi tarafından yere geçirmeyeceğinden veya üzerinize çakıllı bir rüzgar salıvermesinden sonra da kendinize hiç vekil bulamamanızdan güvencede misiniz?
  • İsrâ  69: Yoksa sizi tekrar denize döndürüp de üzerinize herşeyi kırıp büken bir fırtına salıvererek hepinizi yaptığınız nankörlük sebebiyle boğmayacağından, sonra da Bize karşı onun öcünü alacak birini bulamamanızdan emin misiniz?
  • İsrâ  70: Andolsun ki: Biz, Adem oğullarını üstün bir şerefe mazhar kıldık; karada ve denizde binitlere yükledik ve güzel güzel nimetlerle besledik; yarattıklarımızdan çoğunun üzerine geçirdik.
  • İsrâ  71: Günün birinde bütün insanları önderleriyle çağıracağız; o gün her kime kitabı sağ eliyle verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve kıl kadar zulmedilmeyecekler.
  • İsrâ  72: Her kim de bu dünyada körlük ettiyse, o artık ahirette daha kör ve gidişçe daha şaşkındır.
  • İsrâ  73: Az kalsın seni bile, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin diye fitneye düşüreceklerdi ve o takdirde seni dost edineceklerdi.
  • İsrâ  74: Ve eğer Biz sana sebat vermemiş olsaydık, sen onlara nerede ise meylettindi.
  • İsrâ  75: O takdirde, muhakkak hayatın da, ölümün de katmerli acısını tattırırdık; sonra Bize karşı kendin için hiçbir yardımcı bulamazdın.
  • İsrâ  76: Az daha seni bu yerden çıkarmak için rahatsız edeceklerdi ve o takdirde kendileri de senin ardından pek az kalacaklardı.
  • İsrâ  77: Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere uygulanan bir kanundur ki sen Bizim bu kanunumuzda bir değişiklik bulamazsın!
  • İsrâ  78: Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına kadar namazı güzel kıl; bir de kıraatıyle seçkin olan sabah namazını; çünkü sabah Kur´an´ı gerçekten şahitlidir.
  • İsrâ  79: Gecenin bir bölümünde de sana mahsus fazla bir namaz olarak uykudan kalk. Kur´an ile teheccüd kıl; yakındır ki Rabbin seni övgüye değer bir makama ulaştıra.
  • İsrâ  80: De ki: «Rabbim, gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla, çıkacağım yerden de doğrululukla çıkmamı nasip et ve benim için kendi katından yardım edici bir kuvvet ver.»
  • İsrâ  81: Ve de ki: «Hak geldi, batıl yok oldu; gerçekten batıl pek zavallıdır!»
  • İsrâ  82: Biz de Kur´an´dan müminler için bir şifa ve bir rahmet olan ayetleri peyderpey indiririz. Zalimlerin ise ancak zararını artırır.
  • İsrâ  83: Öyledir, Biz insana nimet verdiğimiz zaman aldırmaz, yan büker; kendisine kötülük dokunduğu zaman da pek umutsuz olur.
  • İsrâ  84: De ki: «Herkes kendi uyarına (temayülüne) göre hareket ediyor. O halde kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.»
  • İsrâ  85: Bir de sana ruhtan soruyorlar. De ki: «Ruh Rabbimin emrindendir. Size ise pek az bilgi verilmiştir.»
  • İsrâ  86: Andolsun ki, dilersek sana vahyettiğimizi tamamen gideriveririz; sonra Bize karşı kendine bir vekil de bulamazsın.
  • İsrâ  87: Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (vahyettiklerini ortadan kaldırma işini) yapmadık. Gerçekten O´nun sana olan lütfü çok büyüktür.
  • İsrâ  88: De ki: «Yemin ederim eğer insanlar ve cinler bu Kur´an´ın benzerini getirmek üzere toplansalar, birbirlerine yardımcı bile olsalar onun bir benzerini getiremezler.»
  • İsrâ  89: Andolsun ki Biz bu Kur´an´da dillere destan olacak her manadan türlü türlü anlattık; ifadeler yaptık yine insanların çoğu gavurlukta ısrar ettiler;
  • İsrâ  90: Ve dediler: Biz sana asla inanmayız, ta ki bizim için şu yerden bir pınar akıtasın,
  • İsrâ  91: veya hurmalıklardan ve üzümlüklerden bir bahçen olsun da aralarında şarıl şarıl çaylar akıtasın,
  • İsrâ  92: yahut iddia ettiğin gibi göğü üzerimize parça parça düşüresin veya Allah´ı ve melekleri kefil getiresin,
  • İsrâ  93: veyahut altından bir evin olsun ya da gökyüzüne çıkasın; ona çıktığına da asla inanmayız; ta ki bize okuyacağımız bir mektup indiresin!» De ki: «Rabbimin şanı yücedir, ben sadece beşer olan bir peygamberim.»
  • İsrâ  94: Kendilerine doğru yolu gösteren rehber geldiğinde insanların iman etmelerine ancak şöyle demeleri engel oldu: «Allah bir insanı mı peygamber gönderdi?»
  • İsrâ  95: Söyle onlara: «Eğer yeryüzünde uslu uslu yürüyen melekler olsaydı, elbette onlara gökten melek olan bir peygamber gönderirdik!»
  • İsrâ  96: De ki: «Allah, sizinle benim aramda şahit olarak yeter. Gerçekten O, kullarından haberdardır, çok iyi görendir.»
  • İsrâ  97: Ve Allah her kime hidayet ederse, o doğru yolu tutar; her kimi de sapıklık içinde bırakırsa, artık onlar için Allah´tan başka yardımcılar bulamazsın. Ve Biz onları kıyamet günü, kör, dilsiz, sağır oldukları halde yüzükoyun haşrederiz; varacakları yer cehennemdir; alevi dindikçe onlara ateşi artırırız.
  • İsrâ  98: Bu, onların cezasıdır, çünkü onlar ayetlerimizi inkar ettiler ve: «Sahi biz bir yığın kemik ve ufalanıp tozduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?» dediler.
  • İsrâ  99: Gökleri ve yeri yaratmış olan Allah´ın, kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi? Kendileri için şüphe edilmeyen bir vade tayin etmiştir. Fakat zalimlerin gavurluktan başkasına baktıkları yok!
  • İsrâ  100: De ki: « Rabbimin rahmet hazinelerine siz malik olsaydınız, o zaman da elden çıkar korkusuyla kimseye birşey vermezdiniz. İnsan zaten çok cimridir!»
  • İsrâ  101: Andolsun ki, Musa´ya apaçık dokuz mucize verdik. Sor İsrail oğullarına; Musa onlara geldiği vakit, Firavun ona dedi ki: «Ey Musa ben seni kesin büyüye tutulmuş sanıyorum!»
  • İsrâ  102: Musa da: «Pekala bilirsin ki, bunları, göklerin ve yerin Rabbi ancak birer ibret olmak üzere indirdi. Mutlaka ben de seni, ey Firavun helak olmuş sanıyorum!»
  • İsrâ  103: (103-104) Derken Firavun onları o yerden belinletmek (sürüp çıkarmak) istedi, Biz de hem kendisini, hem de beraberindekilerin tümünü birden boğuverdik; arkasından da İsrailoğullarına dedik ki: «Haydi, yeryüzünde yerleşin; sonra ahiret va´di geldiği vakit hepinizi dürüp bükerek (bir araya) getireceğiz.»
  • İsrâ  104: (103-104) Derken Firavun onları o yerden belinletmek (sürüp çıkarmak) istedi, Biz de hem kendisini, hem de beraberindekilerin tümünü birden boğuverdik; arkasından da İsrailoğullarına dedik ki: «Haydi, yeryüzünde yerleşin; sonra ahiret va´di geldiği vakit hepinizi dürüp bükerek (bir araya) getireceğiz.»
  • İsrâ  105: Bunu (Kur´an´ı) gerçeğin ifadesi olarak indirdik, o da gerçek bir şekilde indi. Seni ancak sevabımızın müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik.
  • İsrâ  106: Hem onu bir Kur´an olarak ayet ayet ayırdık ki, insanlara dura dura okuyasın, hem de gerektikçe parça parça indirdik.
  • İsrâ  107: De ki: «İster ona inanın, ister inanmayın; zira bundan önce kendilerine bilgi verilmiş olanlara okununca çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar ve diyorlar ki:
  • İsrâ  108: Rabbimizi tenzih ederiz. Gerçekten Rabbimizin va´di kesinlikle gerçekleşmiş bulunuyor;
  • İsrâ  109: Ve ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların ürpertilerini de artırıyor.
  • İsrâ  110: De ki: «Allah deyin, Rahman deyin; hangisini derseniz, hep O´nundur, o en güzel isimler.» Bununla beraber namazında çok bağırma, çok da gizleme; ikisinin arası bir yol tut.
  • İsrâ  111: Ve şöyle de: «Hamd o Allah´a ki, hiçbir çocuk edinmedi; O´na mülkte bir ortak da olmadı; O´na aczi yüzünden bir yardımcı da olmadı.» O´nu tekbir ile büyükle de büyükle!
  • Wholesale B2B Marketplaces

    Vaktin Çağrısı

    Wholesale B2B Marketplaces