Web Taraycınız bu özelliği desteklemiyor
Beled 1 (Mealleri Karşılaştır):
- Lâ uksimu bi hâzel beled(beledi).
- بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ لَآ أُقْسِمُ بِهَٰذَا ٱلْبَلَدِ
- (1-4) Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.
Beled 2 (Mealleri Karşılaştır):
- Ve ente hıllun bi hâzel beled(beledi).
- وَأَنتَ حِلٌّۢ بِهَٰذَا ٱلْبَلَدِ
- (1-4) Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.
Beled 3 (Mealleri Karşılaştır):
- Ve vâlidin ve mâ veled(velede).
- وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ
- (1-4) Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.
Beled 4 (Mealleri Karşılaştır):
- Lekad halaknel insâne fî kebed(kebedin).
- لَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ فِى كَبَدٍ
- (1-4) Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.
Beled 5 (Mealleri Karşılaştır):
- E yahsebu en len yakdira aleyhi ehad(ehadun).
- أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ
- İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
Beled 6 (Mealleri Karşılaştır):
- Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ(lubeden).
- يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا
- “Yığınla mal harcadım” diyor.
Beled 7 (Mealleri Karşılaştır):
- E yahsebu en lem yerahû ehad(ehadun).
- أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ
- Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?
Beled 8 (Mealleri Karşılaştır):
- E lem nec’al lehu ayneyn(ayneyni).
- أَلَمْ نَجْعَل لَّهُۥ عَيْنَيْنِ
- (8-10) Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?
Beled 9 (Mealleri Karşılaştır):
- Ve lisânen ve şefeteyn(şefeteyni).
- وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
- (8-10) Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?
Beled 10 (Mealleri Karşılaştır):
- Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni).
- وَهَدَيْنَٰهُ ٱلنَّجْدَيْنِ
- (8-10) Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?
Beled 11 (Mealleri Karşılaştır):
- Fe laktehamel akabete.
- فَلَا ٱقْتَحَمَ ٱلْعَقَبَةَ
- Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.
Beled 12 (Mealleri Karşılaştır):
- Ve mâ edrâke mel akabeh(akabetu).
- وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْعَقَبَةُ
- Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?
Beled 13 (Mealleri Karşılaştır):
- Fekku rekabetin.
- فَكُّ رَقَبَةٍ
- O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.
Beled 14 (Mealleri Karşılaştır):
- Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabeh(mesgabetin).
- أَوْ إِطْعَٰمٌ فِى يَوْمٍ ذِى مَسْغَبَةٍ
- (14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
Beled 15 (Mealleri Karşılaştır):
- Yetîmen zâ makrabeh(makrabetin).
- يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ
- (14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
Beled 16 (Mealleri Karşılaştır):
- Ev miskînen zâ metrabeh(metrabetin).
- أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ
- (14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
Beled 17 (Mealleri Karşılaştır):
- Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhame(merhameti).
- ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَتَوَاصَوْا۟ بِٱلصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا۟ بِٱلْمَرْحَمَةِ
- (17-18) Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.
Beled 18 (Mealleri Karşılaştır):
- Ulâike ashâbul meymeneh(meymeneti).
- أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ
- (17-18) Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.
Beled 19 (Mealleri Karşılaştır):
- Vellezîne keferû bi âyâtinâ hum ashâbul meş’emeh(meş’emeti).
- وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا هُمْ أَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ
- Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.
Beled 20 (Mealleri Karşılaştır):
- Aleyhim nârun mu’sadeh(mu’sadetun).
- عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌۢ
- Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.