Abese  Suresi: Anlamı, Yazılışı, Türkçe Okunuşu ve Sesli Dinle

Web Taraycınız bu özelliği desteklemiyor

80-Abese  Suresi 1. Ayet

  • Abese ve tevellâ.
  • بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ عَبَسَ وَتَوَلَّىٰٓ
  • (1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.

80-Abese  Suresi 2. Ayet

  • En câehul a’mâ.
  • أَن جَآءَهُ ٱلْأَعْمَىٰ
  • (1-2) Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.

80-Abese  Suresi 3. Ayet

  • Ve mâ yudrîke leallehu yezzekkâ.
  • وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُۥ يَزَّكَّىٰٓ
  • (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak,

80-Abese  Suresi 4. Ayet

  • Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ.
  • أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ ٱلذِّكْرَىٰٓ
  • Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.

80-Abese  Suresi 5. Ayet

  • Emmâ menistagnâ.
  • أَمَّا مَنِ ٱسْتَغْنَىٰ
  • Kendini muhtaç hissetmeyene gelince;

80-Abese  Suresi 6. Ayet

  • Fe ente lehu tesaddâ.
  • فَأَنتَ لَهُۥ تَصَدَّىٰ
  • Sen, ona yöneliyorsun.

80-Abese  Suresi 7. Ayet

  • Ve mâ aleyke ellâ yezzekkâ.
  • وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ
  • (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne!

80-Abese  Suresi 8. Ayet

  • Ve emmâ men câeke yes’â.
  • وَأَمَّا مَن جَآءَكَ يَسْعَىٰ
  • (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.

80-Abese  Suresi 9. Ayet

  • Ve huve yahşâ.
  • وَهُوَ يَخْشَىٰ
  • (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.

80-Abese  Suresi 10. Ayet

  • Fe ente anhu telehhâ.
  • فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ
  • (8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.

80-Abese  Suresi 11. Ayet

  • Kellâ innehâ tezkirah(tezkiratun).
  • كَلَّآ إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ
  • Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür.

80-Abese  Suresi 12. Ayet

  • Fe men şâe zekerah(zekerahu).
  • فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ
  • Dileyen ondan öğüt alır.

80-Abese  Suresi 13. Ayet

  • Fî suhufin mukerrameh(mukerrametin).
  • فِى صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ
  • (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

80-Abese  Suresi 14. Ayet

  • Merfûatin mutahherah(mutahheratin).
  • مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍۭ
  • (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

80-Abese  Suresi 15. Ayet

  • Bi eydî seferah(seferatin).
  • بِأَيْدِى سَفَرَةٍ
  • (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

80-Abese  Suresi 16. Ayet

  • Kirâmin berarah(beraratin).
  • كِرَامٍۭ بَرَرَةٍ
  • (13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.

80-Abese  Suresi 17. Ayet

  • Kutilel insânu mâ ekferah(ekferahu).
  • قُتِلَ ٱلْإِنسَٰنُ مَآ أَكْفَرَهُۥ
  • Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!

80-Abese  Suresi 18. Ayet

  • Min eyyi şey’in halakah(halakahu).
  • مِنْ أَىِّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥ
  • Allah, onu hangi şeyden yarattı?

80-Abese  Suresi 19. Ayet

  • Min nutfeh(nutfetin), halakahu fe kadderah(kadderahu).
  • مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ
  • Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.

80-Abese  Suresi 20. Ayet

  • Summes sebîle yesserah(yesserahu).
  • ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ
  • Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

80-Abese  Suresi 21. Ayet

  • Summe emâtehu fe akberah(akberahu).
  • ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقْبَرَهُۥ
  • Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.

80-Abese  Suresi 22. Ayet

  • Summe izâ şâe enşerah(enşerahu).
  • ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ
  • Sonra, dilediği vakit onu diriltir.

80-Abese  Suresi 23. Ayet

  • Kellâ lemmâ yakdı mâ emerah(emerahu).
  • كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ أَمَرَهُۥ
  • Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.)

80-Abese  Suresi 24. Ayet

  • Felyanzuril insânu ilâ taâmih(taâmihî).
  • فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ
  • Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!

80-Abese  Suresi 25. Ayet

  • Ennâ sabebnel mâe sabbâ(sabben).
  • أَنَّا صَبَبْنَا ٱلْمَآءَ صَبًّا
  • Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık.

80-Abese  Suresi 26. Ayet

  • Summe şekaknel arda şakkâ(şakkan).
  • ثُمَّ شَقَقْنَا ٱلْأَرْضَ شَقًّا
  • Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık!

80-Abese  Suresi 27. Ayet

  • Fe enbetnâ fîhâ habbâ(habben).
  • فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا حَبًّا
  • (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

80-Abese  Suresi 28. Ayet

  • Ve ineben ve kadbâ(kadben).
  • وَعِنَبًا وَقَضْبًا
  • (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

80-Abese  Suresi 29. Ayet

  • Ve zeytûnen ve nahlâ(nahlen).
  • وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا
  • (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

80-Abese  Suresi 30. Ayet

  • Ve hadâika gulbâ(gulben).
  • وَحَدَآئِقَ غُلْبًا
  • (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

80-Abese  Suresi 31. Ayet

  • Ve fâkiheten ve ebbâ(ebben).
  • وَفَٰكِهَةً وَأَبًّا
  • (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

80-Abese  Suresi 32. Ayet

  • Metâan lekum ve li en’âmikum.
  • مَّتَٰعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَٰمِكُمْ
  • (27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.

80-Abese  Suresi 33. Ayet

  • Fe izâ câetis sahhâh(sahhâtu).
  • فَإِذَا جَآءَتِ ٱلصَّآخَّةُ
  • (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

80-Abese  Suresi 34. Ayet

  • Yevme yefirrul mer’u min ehîh(ehîhi).
  • يَوْمَ يَفِرُّ ٱلْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ
  • (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

80-Abese  Suresi 35. Ayet

  • Ve ummihî ve ebîh(ebîhi).
  • وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ
  • (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

80-Abese  Suresi 36. Ayet

  • Ve sâhıbetihî ve benîh(benîhi).
  • وَصَٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ
  • (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

80-Abese  Suresi 37. Ayet

  • Li kullimriin minhum yevmeizin şe’nun yugnîh(yugnîhi).
  • لِكُلِّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ
  • (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

80-Abese  Suresi 38. Ayet

  • Vucûhun yevmeizin musfirah(musfiratun).
  • وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ
  • O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar,

80-Abese  Suresi 39. Ayet

  • Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun).
  • ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ
  • Gülerler, sevinirler.

80-Abese  Suresi 40. Ayet

  • Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah(gaberatun).
  • وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ
  • O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.

80-Abese  Suresi 41. Ayet

  • Terhekuhâ katerah(kateratun).
  • تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ
  • Onları bir siyahlık bürür.

80-Abese  Suresi 42. Ayet

  • Ulâike humul keferetul fecerah(feceratu).
  • أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْكَفَرَةُ ٱلْفَجَرَةُ
  • İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.

Flashcards for dua, digital product

Vaktin Çağrısı

Flashcards for dua, digital product

Şehr-i Ramazan