Zuhruf  Suresi: Anlamı, Yazılışı, Türkçe Okunuşu ve Sesli Dinle

Web Taraycınız bu özelliği desteklemiyor

43-Zuhruf  Suresi 1. Ayet

  • Hâ mim.
  • بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ حمٓ
  • Hâ Mîm.

43-Zuhruf  Suresi 2. Ayet

  • Vel kitâbil mubîni.
  • وَٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُبِينِ
  • (2-3) Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.

43-Zuhruf  Suresi 3. Ayet

  • İnnâ cealnâhu kur’ânen arabiyyen leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).
  • إِنَّا جَعَلْنَٰهُ قُرْءَٰنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
  • (2-3) Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.

43-Zuhruf  Suresi 4. Ayet

  • Ve innehu fî ummil kitâbi ledeynâ le alîyyun hakîm(hakîmun).
  • وَإِنَّهُۥ فِىٓ أُمِّ ٱلْكِتَٰبِ لَدَيْنَا لَعَلِىٌّ حَكِيمٌ
  • Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz’da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur.

43-Zuhruf  Suresi 5. Ayet

  • E fe nadribu ankumuz zikre safhan en kuntum kavmen musrifîn(musrifîne).
  • أَفَنَضْرِبُ عَنكُمُ ٱلذِّكْرَ صَفْحًا أَن كُنتُمْ قَوْمًا مُّسْرِفِينَ
  • Haddi aşan bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?

43-Zuhruf  Suresi 6. Ayet

  • Ve kem erselna min nebîyin fîl evvelîn(evvelîne).
  • وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِن نَّبِىٍّ فِى ٱلْأَوَّلِينَ
  • Hâlbuki daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik.

43-Zuhruf  Suresi 7. Ayet

  • Ve mâ yetîhim min nebîyin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
  • وَمَا يَأْتِيهِم مِّن نَّبِىٍّ إِلَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
  • (Onlar da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.

43-Zuhruf  Suresi 8. Ayet

  • Fe ehleknâ eşedde minhum batşen ve medâ meselul evvelîn(evvelîne).
  • فَأَهْلَكْنَآ أَشَدَّ مِنْهُم بَطْشًا وَمَضَىٰ مَثَلُ ٱلْأَوَّلِينَ
  • Biz, onlardan daha çetinlerini de helâk ettik. Öncekilerin örneği geçti!

43-Zuhruf  Suresi 9. Ayet

  • Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunne halakahunnel azîzul alîm(alîmu).
  • وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ ٱلْعَزِيزُ ٱلْعَلِيمُ
  • Andolsun, onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka, “Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı” diyeceklerdir.

43-Zuhruf  Suresi 10. Ayet

  • Ellezî cealekumul arda mehden ve cealelekum fîhâ subulen leallekum tehtedûn(tehtedûne).
  • ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ مَهْدًا وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
  • O, yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir.

43-Zuhruf  Suresi 11. Ayet

  • Vellezî nezzele mines semâi mâenbi kader(kaderin), fe enşernâ bihî beldetenmeyten, kezâlike tuhrecûn(tuhrecûne).
  • وَٱلَّذِى نَزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءًۢ بِقَدَرٍ فَأَنشَرْنَا بِهِۦ بَلْدَةً مَّيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ
  • O, gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz.

43-Zuhruf  Suresi 12. Ayet

  • Vellezî halakal ezvâce kullehâve ceale lekum minel fulki vel enâmi mâ terkebûn(terkebûne).
  • وَٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْأَزْوَٰجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْفُلْكِ وَٱلْأَنْعَٰمِ مَا تَرْكَبُونَ
  • (12-14) O, bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır.

43-Zuhruf  Suresi 13. Ayet

  • Li testevû alâ zuhûrihî summe tezkurû ni’mete rabbikum izesteveytum aleyhi, ve tekûlû subhânellezî sehhare lenâ hâzâ ve mâ kunnâ lehu mukrinîn(mukrinîne).
  • لِتَسْتَوُۥا۟ عَلَىٰ ظُهُورِهِۦ ثُمَّ تَذْكُرُوا۟ نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا ٱسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا۟ سُبْحَٰنَ ٱلَّذِى سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُۥ مُقْرِنِينَ
  • (12-14) O, bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır.

43-Zuhruf  Suresi 14. Ayet

  • Ve innâ ilâ rabbinâ le munkalibûn(munkalibûne).
  • وَإِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
  • (12-14) O, bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır.

43-Zuhruf  Suresi 15. Ayet

  • Ve cealû lehu min ibâdihî cuz’â(cuz’en), innel insâne le kefûrun mubîn(mubînun).
  • وَجَعَلُوا۟ لَهُۥ مِنْ عِبَادِهِۦ جُزْءًا ۚ إِنَّ ٱلْإِنسَٰنَ لَكَفُورٌ مُّبِينٌ
  • Böyle iken (“melekler Allah’ın kızlarıdır” demek suretiyle) kullarından bir kısmını O’nun parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankördür.

43-Zuhruf  Suresi 16. Ayet

  • Emittehaze mimmâ yahluku benâtin ve asfâkum bil benîn(benîne).
  • أَمِ ٱتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍ وَأَصْفَىٰكُم بِٱلْبَنِينَ
  • Yoksa, Allah, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de, oğulları size mi seçip ayırdı?

43-Zuhruf  Suresi 17. Ayet

  • Ve izâ buşşire ehaduhum bi mâ darabe lir rahmâni meselen zalle vechuhu musvedden ve huve kezîm(kezîmun).
  • وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمَٰنِ مَثَلًا ظَلَّ وَجْهُهُۥ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ
  • Onlardan biri, Rahmân’a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, öfkesinden yüzü simsiyah kesilir.

43-Zuhruf  Suresi 18. Ayet

  • E ve men yuneşşeu fîl hılyeti ve huve fîl hısâmi gayru mubîn(mubînin).
  • أَوَمَن يُنَشَّؤُا۟ فِى ٱلْحِلْيَةِ وَهُوَ فِى ٱلْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍ
  • Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayanı mı Allah’a isnad ediyorlar?

43-Zuhruf  Suresi 19. Ayet

  • Ve cealûl melâiketellezîne hum ibâdur rahmâni inâsâ(inâsen), e şehidû halkahum, setuktebu şehâdetuhum ve yus’elûn(yus’elûne).
  • وَجَعَلُوا۟ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ ٱلَّذِينَ هُمْ عِبَٰدُ ٱلرَّحْمَٰنِ إِنَٰثًا ۚ أَشَهِدُوا۟ خَلْقَهُمْ ۚ سَتُكْتَبُ شَهَٰدَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ
  • Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır.

43-Zuhruf  Suresi 20. Ayet

  • Ve kâlû lev şâer rahmânu mâ abednâhum, mâ lehum bi zâlike min ilmin in hum illâ yahrusûn(yahrusûne).
  • وَقَالُوا۟ لَوْ شَآءَ ٱلرَّحْمَٰنُ مَا عَبَدْنَٰهُم ۗ مَّا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ
  • “Eğer Rahmân dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik” dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.

43-Zuhruf  Suresi 21. Ayet

  • Em âteynâhum kitâben min kablihî fe hum bihî mustemsikûn(mustemsikûne).
  • أَمْ ءَاتَيْنَٰهُمْ كِتَٰبًا مِّن قَبْلِهِۦ فَهُم بِهِۦ مُسْتَمْسِكُونَ
  • Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı sarılıyorlar?

43-Zuhruf  Suresi 22. Ayet

  • Bel kâlû innâ vecednâ âbâenâ alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muhtedûn(muhtedûne).
  • بَلْ قَالُوٓا۟ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّهْتَدُونَ
  • Hayır! Onlar sadece, “Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk ve biz onların izlerinden gitmekteyiz” dediler.

43-Zuhruf  Suresi 23. Ayet

  • Ve kezâlike mâ erselnâ min kablike fî karyetin min nezîrin illâ kâle mutrefûhâ innâ vecednâ âbâenâ alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muktedûn(muktedûne).
  • وَكَذَٰلِكَ مَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى قَرْيَةٍ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَآ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّقْتَدُونَ
  • İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz” demiş olmasınlar.

43-Zuhruf  Suresi 24. Ayet

  • Kâle e ve lev ci’tukum bi ehdâ mimmâ vecedtum aleyhi âbâekum, kâlû innâ bi mâ ursıltum bihî kâfirûn(kâfirûne).
  • ۞ قَٰلَ أَوَلَوْ جِئْتُكُم بِأَهْدَىٰ مِمَّا وَجَدتُّمْ عَلَيْهِ ءَابَآءَكُمْ ۖ قَالُوٓا۟ إِنَّا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
  • (Gönderilen uyarıcı,) “Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlar, “Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz” dediler.

43-Zuhruf  Suresi 25. Ayet

  • Fentekamnâ minhum fanzur keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
  • فَٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ ۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ
  • Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu!

43-Zuhruf  Suresi 26. Ayet

  • Ve iz kâle ibrâhîmu li ebîhi ve kavmihî innenî berâun mimmâ ta’budûn(ta’budûne).
  • وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦٓ إِنَّنِى بَرَآءٌ مِّمَّا تَعْبُدُونَ
  • Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”

43-Zuhruf  Suresi 27. Ayet

  • İllellezî fataranî fe innehu se yehdîn(yehdîne).
  • إِلَّا ٱلَّذِى فَطَرَنِى فَإِنَّهُۥ سَيَهْدِينِ
  • “Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.”

43-Zuhruf  Suresi 28. Ayet

  • Ve cealehâ kelimeten bâkıyeten fî akıbihî leallehum yerciûn(yerciûne).
  • وَجَعَلَهَا كَلِمَةًۢ بَاقِيَةً فِى عَقِبِهِۦ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
  • İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı.

43-Zuhruf  Suresi 29. Ayet

  • Bel metta’tu hâulâi ve âbâehum hattâ câehumul hakku ve resûlun mubîn(mubînun).
  • بَلْ مَتَّعْتُ هَٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمْ حَتَّىٰ جَآءَهُمُ ٱلْحَقُّ وَرَسُولٌ مُّبِينٌ
  • Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur’an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım.

43-Zuhruf  Suresi 30. Ayet

  • Ve lemmâ câe humul hakku kâlû hâzâ sihrun ve innâ bihî kâfirûn(kâfirûne).
  • وَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلْحَقُّ قَالُوا۟ هَٰذَا سِحْرٌ وَإِنَّا بِهِۦ كَٰفِرُونَ
  • Fakat kendilerine Hak gelince, “Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler.

43-Zuhruf  Suresi 31. Ayet

  • Ve kâlû lev lâ nuzzile hâzel kur’ânu alâ raculin minel karyeteyni azîm(azîmin).
  • وَقَالُوا۟ لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانُ عَلَىٰ رَجُلٍ مِّنَ ٱلْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ
  • “Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler.

43-Zuhruf  Suresi 32. Ayet

  • E hum yaksimûne rahmete rabbik(rabbike), nahnu kasemnâ beynehum maîşetehum fîl hayâtid dunyâve refa’nâ ba’dahum fevka ba’dın derecâtin li yettehıze ba’duhum ba’dan suhriyyâ(suhriyyen), ve rahmetu rabbike hayrun mimmâ yecmaûn(yecmaûne).
  • أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَ ۚ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُم مَّعِيشَتَهُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۚ وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَٰتٍ لِّيَتَّخِذَ بَعْضُهُم بَعْضًا سُخْرِيًّا ۗ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ
  • Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır.

43-Zuhruf  Suresi 33. Ayet

  • Ve lev lâ en yekûnen nâsu ummeten vâhıdeten le cealnâ limen yekfuru bir rahmâni li buyûtihim sukufen min fıddatin ve meârice aleyhâ yazherûne.
  • وَلَوْلَآ أَن يَكُونَ ٱلنَّاسُ أُمَّةً وَٰحِدَةً لَّجَعَلْنَا لِمَن يَكْفُرُ بِٱلرَّحْمَٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِّن فِضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ
  • Eğer bütün insanlar (kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık.

43-Zuhruf  Suresi 34. Ayet

  • Ve li buyûtihim ebvâben ve sururen aleyhâ yettekiûn(yettekiûne).
  • وَلِبُيُوتِهِمْ أَبْوَٰبًا وَسُرُرًا عَلَيْهَا يَتَّكِـُٔونَ
  • (34-35) Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O’na karşı gelmekten sakınanlarındır.

43-Zuhruf  Suresi 35. Ayet

  • Ve zuhrufâ(zuhrufen), ve in kullu zâlike lemmâ metâul hayâtid dunyâ, vel âhiretu inde rabbike lil muttekîn(muttekîne).
  • وَزُخْرُفًا ۚ وَإِن كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ۚ وَٱلْءَاخِرَةُ عِندَ رَبِّكَ لِلْمُتَّقِينَ
  • (34-35) Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O’na karşı gelmekten sakınanlarındır.

43-Zuhruf  Suresi 36. Ayet

  • Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).
  • وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ ٱلرَّحْمَٰنِ نُقَيِّضْ لَهُۥ شَيْطَٰنًا فَهُوَ لَهُۥ قَرِينٌ
  • Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.

43-Zuhruf  Suresi 37. Ayet

  • Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
  • وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ
  • Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.

43-Zuhruf  Suresi 38. Ayet

  • Hattâ izâ câenâ kâle yâ leyte beynî ve beyneke bu’del meşrikayni fe bi’sel karîn(karînu).
  • حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَنَا قَالَ يَٰلَيْتَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ بُعْدَ ٱلْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ ٱلْقَرِينُ
  • Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!” der.

43-Zuhruf  Suresi 39. Ayet

  • Ve len yenfeakumul yevme iz zalemtum ennekum fîl azâbi muşterikûn(muşterikûne).
  • وَلَن يَنفَعَكُمُ ٱلْيَوْمَ إِذ ظَّلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِى ٱلْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
  • Onlara, “(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta ortaksınız” denir.

43-Zuhruf  Suresi 40. Ayet

  • E fe ente tusmius summe ev tehdîl umye ve men kâne fî dalâlin mubîn(mubînin).
  • أَفَأَنتَ تُسْمِعُ ٱلصُّمَّ أَوْ تَهْدِى ٱلْعُمْىَ وَمَن كَانَ فِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ
  • Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin?

43-Zuhruf  Suresi 41. Ayet

  • Fe immâ nezhebenne bike fe innâ minhum muntekımûn(muntekımûne).
  • فَإِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنْهُم مُّنتَقِمُونَ
  • Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız.

43-Zuhruf  Suresi 42. Ayet

  • Ev nuriyennekellezî vaadnâhum fe innâ aleyhim muktedirûn(muktedirûne).
  • أَوْ نُرِيَنَّكَ ٱلَّذِى وَعَدْنَٰهُمْ فَإِنَّا عَلَيْهِم مُّقْتَدِرُونَ
  • Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter.

43-Zuhruf  Suresi 43. Ayet

  • Festemsik billezî ûhıye ileyk(ileyke), inneke alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
  • فَٱسْتَمْسِكْ بِٱلَّذِىٓ أُوحِىَ إِلَيْكَ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَٰطٍ مُّسْتَقِيمٍ
  • Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.

43-Zuhruf  Suresi 44. Ayet

  • Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).
  • وَإِنَّهُۥ لَذِكْرٌ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ ۖ وَسَوْفَ تُسْـَٔلُونَ
  • Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.

43-Zuhruf  Suresi 45. Ayet

  • Ves’el men erselnâ min kablike min rusulinâ e cealnâ min dûnir rahmâni âliheten yu’bedûn(yu’bedûne).
  • وَسْـَٔلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رُّسُلِنَآ أَجَعَلْنَا مِن دُونِ ٱلرَّحْمَٰنِ ءَالِهَةً يُعْبَدُونَ
  • Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz?

43-Zuhruf  Suresi 46. Ayet

  • Ve lekad erselnâ mûsâ bi âyâtinâ ilâ fir’avne ve melâihî fe kâle innî resûlu rabbil âlemîn(âlemîne).
  • وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَإِي۟هِۦ فَقَالَ إِنِّى رَسُولُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ
  • Andolsun, biz Mûsâ’yı mucizelerimizle Firavun’a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik de o, “Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti.

43-Zuhruf  Suresi 47. Ayet

  • Fe lemmâ câehum bi âyâtinâ izâhum minhâ yadhakûn(yadhakûne).
  • فَلَمَّا جَآءَهُم بِـَٔايَٰتِنَآ إِذَا هُم مِّنْهَا يَضْحَكُونَ
  • (Mûsâ) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar!

43-Zuhruf  Suresi 48. Ayet

  • Ve mâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uhtihâ ve ehaznâhum bil azâbi leallehum yerciûn(yerciûne).
  • وَمَا نُرِيهِم مِّنْ ءَايَةٍ إِلَّا هِىَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا ۖ وَأَخَذْنَٰهُم بِٱلْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
  • Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık.

43-Zuhruf  Suresi 49. Ayet

  • Ve kâlû yâ eyyuhes sâhırud’u lenâ rabbeke bimâ ahide ındeke innenâ le muhtedûn(muhtedûne).
  • وَقَالُوا۟ يَٰٓأَيُّهَ ٱلسَّاحِرُ ٱدْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ
  • (Onlar azabı görünce) “Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz” dediler.

43-Zuhruf  Suresi 50. Ayet

  • Fe lemmâ keşefnâ an humul azâbe izâ hum yenkusûn(yenkusûne).
  • فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ ٱلْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
  • Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar.

43-Zuhruf  Suresi 51. Ayet

  • Ve nâdâ fir’avnu fî kavmihî kâle yâ kavmi e leyse lî mulku mısra ve hâzihil enhâru tecrî min tahtî, e fe lâ tubsirûn(tubsirûne).
  • وَنَادَىٰ فِرْعَوْنُ فِى قَوْمِهِۦ قَالَ يَٰقَوْمِ أَلَيْسَ لِى مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ ٱلْأَنْهَٰرُ تَجْرِى مِن تَحْتِىٓ ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
  • Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?”

43-Zuhruf  Suresi 52. Ayet

  • Em ene hayrun min hâzellezî huve mehînun ve lâ yekâdu yubîn(yubînu).
  • أَمْ أَنَا۠ خَيْرٌ مِّنْ هَٰذَا ٱلَّذِى هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ
  • “Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?”

43-Zuhruf  Suresi 53. Ayet

  • Fe lev lâ ulkıye aleyhi esviretun min zehebin ev câe meahul melâiketu mukterinîn(mukterinîne).
  • فَلَوْلَآ أُلْقِىَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِّن ذَهَبٍ أَوْ جَآءَ مَعَهُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ مُقْتَرِنِينَ
  • “(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?”

43-Zuhruf  Suresi 54. Ayet

  • Festehaffe kavmehu fe atâûh(atâûhu), innehum kânû kavmen fâsikîn(fâsikîne).
  • فَٱسْتَخَفَّ قَوْمَهُۥ فَأَطَاعُوهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًا فَٰسِقِينَ
  • Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.

43-Zuhruf  Suresi 55. Ayet

  • Fe lemmâ âsefûnentekamnâ minhum fe agraknâhum ecmaîn(ecmaîne).
  • فَلَمَّآ ءَاسَفُونَا ٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَٰهُمْ أَجْمَعِينَ
  • Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk.

43-Zuhruf  Suresi 56. Ayet

  • Fe cealnâhum selefen ve meselen lil âhırîn(âhırîne).
  • فَجَعَلْنَٰهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِّلْءَاخِرِينَ
  • Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık.

43-Zuhruf  Suresi 57. Ayet

  • Ve lemmâ duribebnu meryeme meselen izâ kavmuke minhu yasıddûn(yasıddûne).
  • ۞ وَلَمَّا ضُرِبَ ٱبْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ
  • Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin, senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar.

43-Zuhruf  Suresi 58. Ayet

  • Ve kâlû e âlihetunâ hayrun em huve, mâ darebûhu leke illâ cedelâ(cedelen), bel hum kavmun hasımûn(hasımûne).
  • وَقَالُوٓا۟ ءَأَٰلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ ۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًۢا ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ
  • “Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur.

43-Zuhruf  Suresi 59. Ayet

  • İn huve illâ abdun en’amnâ aleyhi ve cealnâhu meselen li benî isrâîl(isrâîle).
  • إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَٰهُ مَثَلًا لِّبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ
  • İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur.

43-Zuhruf  Suresi 60. Ayet

  • Ve lev neşâu le cealnâ minkum melâiketen fîl ardı yahlufûn(yahlufûne).
  • وَلَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَا مِنكُم مَّلَٰٓئِكَةً فِى ٱلْأَرْضِ يَخْلُفُونَ
  • Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık.

43-Zuhruf  Suresi 61. Ayet

  • Ve innehu le ilmun lis sâati, fe lâ temterunne bihâ vettebiûni, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
  • وَإِنَّهُۥ لَعِلْمٌ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَٱتَّبِعُونِ ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌ مُّسْتَقِيمٌ
  • Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur.

43-Zuhruf  Suresi 62. Ayet

  • Ve lâ yasuddennekumuş şeytân(şeytânu), innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
  • وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ ٱلشَّيْطَٰنُ ۖ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
  • Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.

43-Zuhruf  Suresi 63. Ayet

  • Ve lemmâ câe îsâ bil beyyinâti kâle kad ci’tukum bil hikmeti ve li ubeyyine lekum ba’dellezî tahtelifûne fîh(fîhi), fettekûllâhe ve etîûni.
  • وَلَمَّا جَآءَ عِيسَىٰ بِٱلْبَيِّنَٰتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُم بِٱلْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعْضَ ٱلَّذِى تَخْتَلِفُونَ فِيهِ ۖ فَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
  • İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: “Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

43-Zuhruf  Suresi 64. Ayet

  • İnnellâhe huve rabbî ve rabbukum fa’budûh(fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
  • إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ رَبِّى وَرَبُّكُمْ فَٱعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَٰطٌ مُّسْتَقِيمٌ
  • Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur.

43-Zuhruf  Suresi 65. Ayet

  • Fahtelefel ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne zalemû min azâbi yevmin elîm(elîmin).
  • فَٱخْتَلَفَ ٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ
  • Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin hâline!

43-Zuhruf  Suresi 66. Ayet

  • Hel yenzurûne illes sâate en te’tiyehum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
  • هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
  • Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, hâlbuki bunun farkında değillerdir.

43-Zuhruf  Suresi 67. Ayet

  • El ehillâu yevme izin ba’duhum li ba’dîn aduvvun illel muttekîn(muttekîne).
  • ٱلْأَخِلَّآءُ يَوْمَئِذٍۭ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا ٱلْمُتَّقِينَ
  • O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar.

43-Zuhruf  Suresi 68. Ayet

  • Yâ ibâdi lâ havfun aleykumul yevme ve lâ entum tahzenûn(tahzenûne).
  • يَٰعِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ ٱلْيَوْمَ وَلَآ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
  • (68-69) (Allah, şöyle der:) “Ey âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.”

43-Zuhruf  Suresi 69. Ayet

  • Ellezîne âmenû bi âyâtinâ ve kânû muslimîn(muslimîne).
  • ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُوا۟ مُسْلِمِينَ
  • (68-69) (Allah, şöyle der:) “Ey âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.”

43-Zuhruf  Suresi 70. Ayet

  • Udhulûl cennete entum ve ezvâcukum tuhberûn (tuhberûne).
  • ٱدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَٰجُكُمْ تُحْبَرُونَ
  • “Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.”

43-Zuhruf  Suresi 71. Ayet

  • Yutâfu aleyhim bi sıhâfin min zehebin ve ekvâb(ekvâbin), ve fîhâ mâ teştehîhil enfusu ve telezzul a’yun(a’yunu), ve entum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
  • يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ ٱلْأَنفُسُ وَتَلَذُّ ٱلْأَعْيُنُ ۖ وَأَنتُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
  • Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız.

43-Zuhruf  Suresi 72. Ayet

  • Ve tilkel cennetulletî ûristumûhâ bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
  • وَتِلْكَ ٱلْجَنَّةُ ٱلَّتِىٓ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
  • İşte bu, yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir.

43-Zuhruf  Suresi 73. Ayet

  • Lekum fîhâ fâkihetun kesîretun minhâ te’kulûn(te’kulûne).
  • لَكُمْ فِيهَا فَٰكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِّنْهَا تَأْكُلُونَ
  • Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz.

43-Zuhruf  Suresi 74. Ayet

  • İnnel mucrimîne fî azâbi cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
  • إِنَّ ٱلْمُجْرِمِينَ فِى عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
  • Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır.

43-Zuhruf  Suresi 75. Ayet

  • Lâ yufetteru anhum ve hum fîhi mublisûn(mublisûne).
  • لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
  • Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler.

43-Zuhruf  Suresi 76. Ayet

  • Ve mâ zalemnâhum ve lâkin kânû humuz zâlimîn(zâlimîne).
  • وَمَا ظَلَمْنَٰهُمْ وَلَٰكِن كَانُوا۟ هُمُ ٱلظَّٰلِمِينَ
  • Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.

43-Zuhruf  Suresi 77. Ayet

  • Ve nâdev yâ mâliku li yakdi aleynâ rabbuk(rabbuke), kâle innekum mâkisûn(mâkisûne).
  • وَنَادَوْا۟ يَٰمَٰلِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ
  • (Görevli meleğe şöyle seslenirler:) “Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” O da, “Siz hep böyle kalacaksınız” der.

43-Zuhruf  Suresi 78. Ayet

  • Lekad ci’nâkum bil hakkı ve lâkinne ekserekum lil hakkı kârihûn(kârihûne).
  • لَقَدْ جِئْنَٰكُم بِٱلْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَٰرِهُونَ
  • Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız.

43-Zuhruf  Suresi 79. Ayet

  • Em ebremû emren fe innâ mubrimûn(mubrimûne).
  • أَمْ أَبْرَمُوٓا۟ أَمْرًا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ
  • Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız.

43-Zuhruf  Suresi 80. Ayet

  • Em yahsebûne ennâ lâ nesmeu sırrehum ve necvâhum, belâ ve rusulunâ ledeyhim yektubûn(yektubûne).
  • أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَىٰهُم ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ
  • Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.

43-Zuhruf  Suresi 81. Ayet

  • Kul in kâne lir rahmâni veledun fe enâ evvelul âbidîn(âbidîne).
  • قُلْ إِن كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلْعَٰبِدِينَ
  • (Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum.”

43-Zuhruf  Suresi 82. Ayet

  • Subhâne rabbis semâvâti vel ardı rabbil arşi ammâ yasıfûn(yasıfûne).
  • سُبْحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ رَبِّ ٱلْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
  • Göklerin ve yerin Rabbi, Arş’ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır.

43-Zuhruf  Suresi 83. Ayet

  • Fe zerhum yahûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yû’adûn(yû’adûne).
  • فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا۟ وَيَلْعَبُوا۟ حَتَّىٰ يُلَٰقُوا۟ يَوْمَهُمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ
  • Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar.

43-Zuhruf  Suresi 84. Ayet

  • Ve huvellezî fîs semâi ilâhun ve fîl ardı ilâh(ilâhun), ve huvel hakîmul alîm(alîmu).
  • وَهُوَ ٱلَّذِى فِى ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٌ وَفِى ٱلْأَرْضِ إِلَٰهٌ ۚ وَهُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْعَلِيمُ
  • O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır. O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.

43-Zuhruf  Suresi 85. Ayet

  • Ve tebârekellezî lehu mulkus semâvâti vel’ardı ve mâ beynehumâ, ve indehu ilmus sâah(sâati), ve ileyhi turceûn(turceûne).
  • وَتَبَارَكَ ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلسَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
  • Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O’nun katındadır ve yalnızca O’na döndürüleceksiniz.

43-Zuhruf  Suresi 86. Ayet

  • Ve lâ yemlikullezîne yed’ûne min dûnihiş şefâte illâ men şehide bil hakkı ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
  • وَلَا يَمْلِكُ ٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِٱلْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
  • O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler.

43-Zuhruf  Suresi 87. Ayet

  • Ve le in se’eltehum men halakahum le yekûlunnallahu fe ennâ yu’fekûn(yu’fekûne).
  • وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ
  • Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, “Allah” derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar?

43-Zuhruf  Suresi 88. Ayet

  • Ve kîlihi yâ rabbi inne hâulâi kavmun lâ yu’minûn(yu’minûne).
  • وَقِيلِهِۦ يَٰرَبِّ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌ لَّا يُؤْمِنُونَ
  • Onun (Muhammed’in), “Ya Rabbi!” demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir kavimdir.

43-Zuhruf  Suresi 89. Ayet

  • Fasfah anhum ve kul selâm(selâmun), fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).
  • فَٱصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَٰمٌ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
  • Şimdilik sen onları hoş gör ve “size selâm olsun” de. Yakında bilecekler.

Yarınki hayatına şimdiden taşın.

Vaktin Çağrısı

Flashcards for dua, digital product

Şehr-i Ramazan