Zâriyât  Suresi: Anlamı, Yazılışı, Türkçe Okunuşu ve Sesli Dinle

Web Taraycınız bu özelliği desteklemiyor

51-Zâriyât  Suresi 1. Ayet

  • Vez zâriyâti zerven.
  • بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلذَّٰرِيَٰتِ ذَرْوًا
  • (1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

51-Zâriyât  Suresi 2. Ayet

  • Fel hâmilâti vikran.
  • فَٱلْحَٰمِلَٰتِ وِقْرًا
  • (1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

51-Zâriyât  Suresi 3. Ayet

  • Fel câriyâti yusren.
  • فَٱلْجَٰرِيَٰتِ يُسْرًا
  • (1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

51-Zâriyât  Suresi 4. Ayet

  • Fel mukassimâti emra (emran).
  • فَٱلْمُقَسِّمَٰتِ أَمْرًا
  • (1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

51-Zâriyât  Suresi 5. Ayet

  • İnnemâ tûadûne le sâdikûn.
  • إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ
  • (1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

51-Zâriyât  Suresi 6. Ayet

  • Ve inned dîne le vâkıu(vâkıun).
  • وَإِنَّ ٱلدِّينَ لَوَٰقِعٌ
  • (1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

51-Zâriyât  Suresi 7. Ayet

  • Ves semâi zâtil hubuki.
  • وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلْحُبُكِ
  • (7-8) Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.

51-Zâriyât  Suresi 8. Ayet

  • İnnekum le fî kavlin muhtelifin.
  • إِنَّكُمْ لَفِى قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ
  • (7-8) Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.

51-Zâriyât  Suresi 9. Ayet

  • Yû’feku anhu men ufik(ufike).
  • يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ
  • Ondan (Peygamber’den) çevrilen çevrilir.

51-Zâriyât  Suresi 10. Ayet

  • Kutilel harrâsûne.
  • قُتِلَ ٱلْخَرَّٰصُونَ
  • (10-11) Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun!

51-Zâriyât  Suresi 11. Ayet

  • Ellezîne hum fî gamretin sâhûne.
  • ٱلَّذِينَ هُمْ فِى غَمْرَةٍ سَاهُونَ
  • (10-11) Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun!

51-Zâriyât  Suresi 12. Ayet

  • Yes’elûne eyyâne yevmud dîn(dîni).
  • يَسْـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلدِّينِ
  • “Ceza günü ne zaman?” diye sorarlar.

51-Zâriyât  Suresi 13. Ayet

  • Yevme hum alen nâri yuftenûne.
  • يَوْمَ هُمْ عَلَى ٱلنَّارِ يُفْتَنُونَ
  • (13-14) Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.”

51-Zâriyât  Suresi 14. Ayet

  • Zûkû fitnetekum, hâzellezî kuntum bihî testa’cilûn(testa’cilûne).
  • ذُوقُوا۟ فِتْنَتَكُمْ هَٰذَا ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تَسْتَعْجِلُونَ
  • (13-14) Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.”

51-Zâriyât  Suresi 15. Ayet

  • İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûnin.
  • إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ
  • (15-16) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.

51-Zâriyât  Suresi 16. Ayet

  • Âhizîne mâ âtâhum rabbuhum, innehum kânû kable zâlike muhsinîn(muhsinîne).
  • ءَاخِذِينَ مَآ ءَاتَىٰهُمْ رَبُّهُمْ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُحْسِنِينَ
  • (15-16) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.

51-Zâriyât  Suresi 17. Ayet

  • Kânû kalîlen minel leyli mâ yehceûn(yehceûne).
  • كَانُوا۟ قَلِيلًا مِّنَ ٱلَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
  • Geceleri pek az uyurlardı.

51-Zâriyât  Suresi 18. Ayet

  • Ve bil eshârihum yestağfirûne.
  • وَبِٱلْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
  • Seherlerde bağışlama dilerlerdi.

51-Zâriyât  Suresi 19. Ayet

  • Ve fî emvâlihim hakkun lis sâili vel mahrûmi.
  • وَفِىٓ أَمْوَٰلِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّآئِلِ وَٱلْمَحْرُومِ
  • Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.

51-Zâriyât  Suresi 20. Ayet

  • Ve fîl ardı âyâtun lil mûkınîne.
  • وَفِى ٱلْأَرْضِ ءَايَٰتٌ لِّلْمُوقِنِينَ
  • (20-21) Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?

51-Zâriyât  Suresi 21. Ayet

  • Ve fî enfusikum, e fe lâ tubsirûn(tubsirûne).
  • وَفِىٓ أَنفُسِكُمْ ۚ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
  • (20-21) Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?

51-Zâriyât  Suresi 22. Ayet

  • Ve fîs semâi rızkukum ve mâ tûadûn(tûadûne).
  • وَفِى ٱلسَّمَآءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
  • Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır.

51-Zâriyât  Suresi 23. Ayet

  • Fe ve rabbis semâi vel ardı innehu le hakkun misle mâ ennekum tentıkûn(tentıkûne).
  • فَوَرَبِّ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ إِنَّهُۥ لَحَقٌّ مِّثْلَ مَآ أَنَّكُمْ تَنطِقُونَ
  • Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size va’dolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir.

51-Zâriyât  Suresi 24. Ayet

  • Hel etâke hadîsu dayfi ibrâhîmel mukremîn(mukremîne).
  • هَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَٰهِيمَ ٱلْمُكْرَمِينَ
  • (Ey Muhammed!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?

51-Zâriyât  Suresi 25. Ayet

  • İz dehalû aleyhi fe kâlû selâmâ(selâmen), kâle selâm(selâmun), kavmun munkerûn(munkerûne).
  • إِذْ دَخَلُوا۟ عَلَيْهِ فَقَالُوا۟ سَلَٰمًا ۖ قَالَ سَلَٰمٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
  • Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü).

51-Zâriyât  Suresi 26. Ayet

  • Fe râga ilâ ehlihî fe câe bi iclin semînin.
  • فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجْلٍ سَمِينٍ
  • Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi.

51-Zâriyât  Suresi 27. Ayet

  • Fe karrebehû ileyhim kâle e lâ te’kulûn(te’kulûne).
  • فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
  • Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi.

51-Zâriyât  Suresi 28. Ayet

  • Fe evcese minhum hîfeh(hîfeten), kâlû lâ tehaf, ve beşşerûhu bi gulâmin alîm(alîmin).
  • فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً ۖ قَالُوا۟ لَا تَخَفْ ۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٍ
  • (Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, “korkma” dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler.

51-Zâriyât  Suresi 29. Ayet

  • Fe akbeletimreetuhu fî sarretin fe sakket vechehâ ve kâlet acûzun akîmun.
  • فَأَقْبَلَتِ ٱمْرَأَتُهُۥ فِى صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ
  • Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.

51-Zâriyât  Suresi 30. Ayet

  • Kâlû kezâliki kâle rabbuk(rabbuki), innehu huvel hakîmul alîmu.
  • قَالُوا۟ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْعَلِيمُ
  • Onlar dediler ki: “Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.”

51-Zâriyât  Suresi 31. Ayet

  • Kâle fe mâ hatbukum eyyuhel murselûn(murselûne).
  • ۞ قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ
  • İbrahim, onlara: “O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi.

51-Zâriyât  Suresi 32. Ayet

  • Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimîne.
  • قَالُوٓا۟ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ
  • (32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.”

51-Zâriyât  Suresi 33. Ayet

  • Li nursile aleyhim hıcâreten min tînin.
  • لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ
  • (32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.”

51-Zâriyât  Suresi 34. Ayet

  • Musevvemeten inde rabbike lil musrifîn(musrifîne).
  • مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ
  • (32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.”

51-Zâriyât  Suresi 35. Ayet

  • Fe ahrecnâ men kâne fîhâ minel mû’minîn(mû’minîne).
  • فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
  • Orada (Lût’un yöresinde) bulunan mü’minleri çıkardık.

51-Zâriyât  Suresi 36. Ayet

  • Fe mâ vecednâ fîhâ gayre beytin minel muslimîn(muslimîne).
  • فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ ٱلْمُسْلِمِينَ
  • Zaten orada bir ev halkından başka müslüman bulamadık.

51-Zâriyât  Suresi 37. Ayet

  • Ve tereknâ fîhâ âyeten lillezîne yahâfûnel azâbel elîm(elîme).
  • وَتَرَكْنَا فِيهَآ ءَايَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ
  • Orada, elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık.

51-Zâriyât  Suresi 38. Ayet

  • Ve fî mûsâ iz erselnâhu ilâ fir’avne bi sultânin mubînin.
  • وَفِى مُوسَىٰٓ إِذْ أَرْسَلْنَٰهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَٰنٍ مُّبِينٍ
  • Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik.

51-Zâriyât  Suresi 39. Ayet

  • Fe tevellâ bi ruknihî ve kâle sâhırun ev mecnûnun.
  • فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
  • O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve “Bu bir büyücü veya delidir” dedi.

51-Zâriyât  Suresi 40. Ayet

  • Fe ehaznâhu ve cunûdehu fe nebeznâhum fîl yemmi ve huve mulîm(mulîmun).
  • فَأَخَذْنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذْنَٰهُمْ فِى ٱلْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ
  • Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.

51-Zâriyât  Suresi 41. Ayet

  • Ve fî âdin iz erselnâ aleyhimur rîhal akîm(akîme).
  • وَفِى عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلْعَقِيمَ
  • Âd kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik.

51-Zâriyât  Suresi 42. Ayet

  • Mâ tezeru min şey’in etet aleyhi illâ cealethu ker remîm (remîmi ).
  • مَا تَذَرُ مِن شَىْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَٱلرَّمِيمِ
  • Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.

51-Zâriyât  Suresi 43. Ayet

  • Ve fî semûde iz kîle lehum temetteû hattâ hînin.
  • وَفِى ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا۟ حَتَّىٰ حِينٍ
  • Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım” denmişti.

51-Zâriyât  Suresi 44. Ayet

  • Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus sâikatu ve hum yanzurûn(yanzurûne).
  • فَعَتَوْا۟ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّٰعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ
  • Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.

51-Zâriyât  Suresi 45. Ayet

  • Fe mestetâû min kıyâmin ve mâ kânû muntesirîne.
  • فَمَا ٱسْتَطَٰعُوا۟ مِن قِيَامٍ وَمَا كَانُوا۟ مُنتَصِرِينَ
  • Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti, ne de başkasından yardım görebildiler.

51-Zâriyât  Suresi 46. Ayet

  • Ve kavme nûhın min kabl(kablu), inne hum kânû kavmen fâsıkîn(fâsıkîne).
  • وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًا فَٰسِقِينَ
  • Bunlardan önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler.

51-Zâriyât  Suresi 47. Ayet

  • Ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn(mûsiûne).
  • وَٱلسَّمَآءَ بَنَيْنَٰهَا بِأَيْي۟دٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
  • Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.

51-Zâriyât  Suresi 48. Ayet

  • Vel arda fereşnâhâ fe ni’mel mâhidûn(mâhidûne).
  • وَٱلْأَرْضَ فَرَشْنَٰهَا فَنِعْمَ ٱلْمَٰهِدُونَ
  • Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.

51-Zâriyât  Suresi 49. Ayet

  • Ve min kulli şey’in halaknâ zevceynî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
  • وَمِن كُلِّ شَىْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
  • Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

51-Zâriyât  Suresi 50. Ayet

  • Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).
  • فَفِرُّوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ ۖ إِنِّى لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
  • O hâlde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.

51-Zâriyât  Suresi 51. Ayet

  • Ve lâ tec’alû meallâhi ilâhen âhar(âhara), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).
  • وَلَا تَجْعَلُوا۟ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ ۖ إِنِّى لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
  • Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.

51-Zâriyât  Suresi 52. Ayet

  • Kezâlike mâ etellezîne min kablihim min resûlin illâ kâlû sâhırun ev mecnûn(mecnûnun).
  • كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا۟ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
  • İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “O bir büyücüdür” yahut “bir delidir” demiş olmasınlar.

51-Zâriyât  Suresi 53. Ayet

  • E tevâsav bih(bihî), bel hum kavmun tâgûn(tâgûne).
  • أَتَوَاصَوْا۟ بِهِۦ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
  • Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.

51-Zâriyât  Suresi 54. Ayet

  • Fe tevelle anhum fe mâ ente bi melûm(melûme).
  • فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَآ أَنتَ بِمَلُومٍ
  • Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin.

51-Zâriyât  Suresi 55. Ayet

  • Ve zekkir fe innez zikrâ tenfeul mû’minîn(mû’minîne).
  • وَذَكِّرْ فَإِنَّ ٱلذِّكْرَىٰ تَنفَعُ ٱلْمُؤْمِنِينَ
  • Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.

51-Zâriyât  Suresi 56. Ayet

  • Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya´budûn(ya´budûni).
  • وَمَا خَلَقْتُ ٱلْجِنَّ وَٱلْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
  • Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

51-Zâriyât  Suresi 57. Ayet

  • Mâ urîdu minhum min rızkın ve mâ urîdu en yut’imûni.
  • مَآ أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ
  • Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.

51-Zâriyât  Suresi 58. Ayet

  • İnnallâhe huver rezzâku zul kuvvetil metîn(metînu).
  • إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلرَّزَّاقُ ذُو ٱلْقُوَّةِ ٱلْمَتِينُ
  • Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.

51-Zâriyât  Suresi 59. Ayet

  • Fe inne lillezîne zalemû zenûben misle zenûbi ashâbihim fe lâ yesta’cilûni.
  • فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ ذَنُوبًا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَٰبِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
  • Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.

51-Zâriyât  Suresi 60. Ayet

  • Fe veylun lillezîne keferû min yevmihimullezî yûadûn(yûadûne).
  • فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن يَوْمِهِمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ
  • Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkâr edenlerin hâline!

Yarınki hayatına şimdiden taşın.

Vaktin Çağrısı

Flashcards for dua, digital product

Şehr-i Ramazan