Hûd Suresi Türkçe Meali

  • Hûd  1: Elif, Lam, Ra. Bu kitab, ayetleri kesinleştirilmiş, sonra da Hakim ve Habir olan Allah tarafından uzun uzadıya açıklanmıştır.
  • Hûd  2: Allah´tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye. Muhakkak ki ben, size O´nun katından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.
  • Hûd  3: Rabbınızdan mağfiret dileyin, sonra O´na tevbe edin ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin. Her lütuf sahibine lütfunu versin. Eğer yüzçevirirseniz; o zaman ben, başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.
  • Hûd  4: Dönüşünüz ancak Allah´a dır. Ve O, her şeye Kadir´dir.
  • Hûd  5: Dikkat edin, onlar peygambere düşmanlıklarını gizlemek için iki büklüm olurlar. Elbiselerine büründükleri zaman da dikkat edin. Allah, onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Çünkü O, göğüslerde olanı bilendir.
  • Hûd  6: Yeryüzünde yürüyen hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah´a ait olmasın. Onların durup dinlenecek ve saklanacak yerlerini de O bilir. Hepsi apaçık kitabdadır.
  • Hûd  7: Hanginizin daha güzel ameli olduğunu denemek için; gökleri ve yeri altı günde yaratan O´dur. Zaten Arş´ı su üstünde idi. Andolsun ki; ölümden sonra muhakkak siz yine dirileceksiniz, desen; küfredenler mutlaka: Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir, diyeceklerdir.
  • Hûd  8: Sayılı bir müddete kadar üzerlerinden azabı erteleyecek olsak mutlaka: Bunu alıkoyan da ne? derler. Dikkat edin, o geldiği gün, onlardan asla dönmeyecek, alaya aldıkları şey onları mahvedecektir.
  • Hûd  9: Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra onu geri alırsak; andolsun ki o, pek ümitsiz, pek nankör olur.
  • Hûd  10: Şayet başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırırsak; kötülükler başımdan gitti der, şımarır ve öğünür.
  • Hûd  11: Sadece sabredip de güzel ameller işleyenlere; işte onlara mağfiret ve büyük ecir vardır.
  • Hûd  12: Belki de sen; ona bir hazine indirilmeli veya yakında bir melek gelmeli değil miydi? demelerinden ötürü sana vahyolunanların bir kısmını terkedecek olursun. Sen, ancak bir uyarıcısın. Ve Allah; her şeye Vekil´dir.
  • Hûd  13: Yoksa: Onu kendisi uydurdu mu? diyorlar. De ki: Eğer doğru söylüyorsanız; haydi onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin. Allah´tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.
  • Hûd  14: Size cevab veremezlerse bilin ki; o, ancak Allah´ın ilmiyle indirilmiştir. Ve O´ndan başka ilah yoktur. Hala müslüman olmuyor musunuz?
  • Hûd  15: Kim, dünya hayatını ve onun süsünü isterse; onlara amellerinin karşılığını burada tamamen öderiz. Onlar bu hususta hiç bir zarara da uğratılmazlar.
  • Hûd  16: Onlar, öyle kimselerdir ki; ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri ameller boşa gitmiştir. Yapageldikleri zaten batıldır.
  • Hûd  17: Rabbından açık bir delil üzerinde bulunan, ardınca da Rabbı tarafından bir şahid gelen, ondan önce de Musa´nın imam ve rahmet olan kitabını tasdik eden kimse, başkaları gibi midir? İşte onlar; Kur´an´a inanırlar. Herhhangi bir güruh onu inkar ederse; onun varacağı yer ateştir. Bundan şüphen olmasın. Doğrusu o, Rabbın tarafından gelen bir gerçektir, ama insanların çoğu inanmazlar.
  • Hûd  18: Allah´a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kim vardır? Bunlar Rabblarının huzuruna götürülürler ve şahidler: Rabblarına yalan uyduranlar bunlardır, derler. Bilin ki; Allah´ın laneti zalimlerin üzerinedir.
  • Hûd  19: Onlar ki Allah yolundan alıkorlar. Ve o yolu eğriltmeye çalışırlar. Ve ahireti inkar edenler de onlardır.
  • Hûd  20: Bunlar, yeryüzünde aciz bırakacak olanlar değillerdir. Allah´a karşı duracak yardımcıları da yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Onlar, işitmeye tahammül edemez ve göremezlerdi de.
  • Hûd  21: Kendilerini kayba uğratanlar, işte bunlardır. Uydurdukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitmiştir.
  • Hûd  22: Şüphesiz ahirette büsbütün kayba uğrayanlar da bunlardır.
  • Hûd  23: Doğrusu inanan, salih ameller işleyen ve Rabblarına boyun eğenler; işte onlardır cennetlik olanlar. Orada ebediyyen kalacaklardır.
  • Hûd  24: Bu iki zümrenin durumu kör ve sağır kimse ile gören ve işiten kimsenin durumuna benzer. İkisi bir olur mu hiç? Hala ibret almıyor musunuz?
  • Hûd  25: Gerçekten Nuh´u da kavmine göndermiştik. Ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
  • Hûd  26: Allah´tan başkasına ibadet etmeyin. Doğrusu ben, hakkınızda acıklı bir günün azabından korkuyorum.
  • Hûd  27: Bunun üzerine kavminden küfredenlerin elebaşları dediler ki: Biz, senin ancak kendimiz gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İçimizde sadece ayak takımının, başlangıçta düşünmeden sana uydukları gözümüzün önündedir. Sizin bize üstün bir meziyyetinizi görmüyoruz. Aksine biz, sizi yalancılar sanıyoruz.
  • Hûd  28: Nuh dedi ki: Ey kavmim; eğer Rabbım tarafından bir delilim bulunur ve O, katından bana ihsan eder de bunlar sizden gizli kalırsa; onu istemediğiniz halde size zorla mı kabul ettireceğiz?
  • Hûd  29: Ey kavmim: buna karşılık olarak sizden hiç bir mal istemiyorum. Benim ücretim yalnız Allah´a aittir. İnananları da kovacak değilim. Çünkü onlar, Rabblarına kavuşacaklardır. Ne var ki ben; sizi, cahil bir kavim olarak görüyorum.
  • Hûd  30: Ey kavmim; ben, onları kovarsam; beni, Allah´a karşı kim savunur? Hala düşünemiyor musunuz?
  • Hûd  31: Ben, size: Allah´ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Meleğim de demiyorum. Hor gördüklerinize Allah iyilik vermeyecektir de demiyorum. İçlerinde olanı en iyi bilen Allah´tır. Yoksa ben de zalimlerden olurum.
  • Hûd  32: Onlar dediler ki: Ey Nuh; bizimle tartıştın, çok uğraştın, doğru sözlü isen haydi tehdid ettiğin şeyi getir.
  • Hûd  33: Dedi ki: Onu size dilediği takdirde ancak Allah getirir. Ve siz, O´nu asla aciz bırakamazsınız.
  • Hûd  34: Allah, sizi azdırmak isterse; ben size öğüt vermek istesem de faydası olmaz, Rabbınız O´dur. O´na döndürüleceksiniz.
  • Hûd  35: Yoksa: «onu kendiliğinden uydurdu» mu derler? De ki: Ben bunu uydurduysam vebali banadır. Oysa ben, sizin işlediğiniz günahlardan tamamen uzağım.
  • Hûd  36: Nuh´a vahyolundu ki: Senin kavminden iman edenlerden başkası asla inanmayacaktır. Bunun için onların işlediklerine üzülme.
  • Hûd  37: Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Zulmedenler için Bana bir şey söyleme. Çünkü onlar, suda boğulacaklardır.
  • Hûd  38: Gemiyi yapmaya başladı. Kavminin ileri gelenleri yanına uğradıkça onunla eğlenirlerdi. O da dedi ki: Bizimle alay ediyorsunuz ama, sizin alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.
  • Hûd  39: Rüsvay edici azabın kime geleceğini sürekli azabın kime ineceğini göreceksiniz.
  • Hûd  40: Nihayet buyruğumuz gelip sular kaynamaya başlayınca: Her cinsten birer çifti ve hakkında hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu ve inananları gemiye al, dedik. Zaten onunla beraber pek az kimse inanmıştı.
  • Hûd  41: Nuh dedi ki: Ona binin, onun akıp gitmesi de durması da Allah´ın adıyladır. Rabbım muhakkak Gafur ve Rahim´dir.
  • Hûd  42: Dağlar gibi dalgaların içinde onları götürürken Nuh bir kenarda ayrı kalmış oğluna: Bizimle beraber gel, küfredenlerle birlikte olma, diye seslendi.
  • Hûd  43: O: Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır, deyince; Nuh: Bu gün Allah´ın rahmetine erişenden başkası için Allah´ın buyruğundan kurtuluş yoktur, dedi. Ve aralarına dalga girdi, o da boğulanlardan oldu.
  • Hûd  44: Denildi ki: Ey yer suyunu çek, Ey gök, sen de tut, su çekildi, iş de bitti. Gemi Cudi´ye oturdu. Zalimler güruhu Allah´ın rahmetinden uzak olsun, denildi.
  • Hûd  45: Nuh Rabbına yakardı ve: Ey Rabbım; oğlum benim ailemdendi, ama Senin vaadin haktır. Ve sen; hakimlerin en iyi hükmedenisin, dedi.
  • Hûd  46: Buyurdu ki: Ey Nuh; o senin ailenden değildir. Çünkü kötü bir iş işlemiştir. Öyleyse bilmediğin şeyi Benden isteme. Cahillerden olmaman için sana öğüt veriyorum.
  • Hûd  47: Rabbım; bilmediğim şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Beni bağışlamaz ve yarlıgamazsan; hüsrana uğrayanlardan olurum, dedi.
  • Hûd  48: Ey Nuh; bizim katımızdan selametle in. Sana ve seninle beraber olan ümmetlere hayır ve bereketler olsun. Ama öyle ümmetler var ki; onları bir süre geçindireceğiz. Sonra onlara can yakıcı bir azab vereceğiz, denildi.
  • Hûd  49: İşte bunlar, gayb haberlerindendir ki sana vahyediyoruz. Ne sen, ne de kavmin daha önce bunları bilemezdiniz. Öyleyse sabret, çünkü akıbet müttakilerindir.
  • Hûd  50: Ad´a kardeşleri Hud´u gönderdik. O dedi ki: Ey kavmim; Allah´a ibadet edin, O´ndan başka ilahınız yoktur, yoksa sadece yalan uyduran kimseler olursunuz.
  • Hûd  51: Ey kavmim; ben sizden bunun için bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnız beni yaratana aittir. Aklınız ermiyor mu?
  • Hûd  52: Ey kavmim; Rabbınızdan mağfiret dileyin, sonra O´na tevbe edin ki size gökten bol bol yağmur göndersin, kuvvetinize kuvvet, katsın. Ve suçlular olarak dönmeyin.
  • Hûd  53: Dediler ki: Ey Hud; sen bize apaçık bir burhanla gelmedin, senin sözünden dolayı ilahlarımızı terkedemeyiz ve sana inanmayız.
  • Hûd  54: İlahlarımızdan biri seni fena çarpmış, demekten başka bir şey de söylemeyiz. Dedi ki: Doğrusu ben, Allah´ı şahid tutuyorum. Siz de şahid olun ki; sizin Allah´tan başka şirk koştuğunuz şeylerden, ben uzağım.
  • Hûd  55: Hepiniz birlikte tuzak kurun bana. Sonra da hiç müsade etmeyin.
  • Hûd  56: Ben, sadece benim de, sizin de Rabbınız olan Allah´a tevekkül ettim. Yürüyen hiç bir canlı yoktur ki; O, alnından tutmasın. Elbette dosdoğru yol üzeredir benim Rabbım.
  • Hûd  57: Yüz çevirirseniz; bilin ki: Ben, size neyi bildirmek için gönderildimse onları bildirdim. Rabbım, yerinize sizden başka bir kavim de getirebilir. Ve siz, O´na bir şey yapamazsınız. Doğrusu Rabbım, her şeye Hafiz´dir.
  • Hûd  58: Emrimiz gelince; Hud´u ve beraberindeki mü´minleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları katı bir azabtan kurtardık.
  • Hûd  59: Ad da, Rabblarının ayetlerini bile bile inkar ettiler. Peygamberlerine isyan ettiler. Ve her inadçı zorbanın emrine uydular.
  • Hûd  60: Bu dünyada da, kıyamet gününde de la´nete uğradılar. Bilin ki: Ad, Rabblarını inkar ettiler. Ve yine bilin ki; Hud´un kavmi Ad, Allah´ın rahmetinden uzaklaştı.
  • Hûd  61: Semud´a da kardeşleri Salih´i, Ey kavmim; Allah´a kulluk edin, sizin O´ndan başka tanrınız yoktur. O´dur sizi yeryüzünden yaratıp orayı i´mar etmenizi isteyen. Mağfiret dileyin O´ndan, sonra da tevbe edin. Şüphesiz Rabbım, size yakındır, kabul edendir, dedi.
  • Hûd  62: Dediler ki: Ey Salih, aramızda bundan önce kendisinden iyilik beklenmiş kimseydin sen. Şimdi kalkıp da babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi vazgeçirmek mi istiyorsun? Doğrusu, bizi çağırdığın şeyden şüphe ve endişe içindeyiz.
  • Hûd  63: Dedi ki: Ey kavmim; Rabbımdan açık bir delilim olur, bana rahmet eder ve ben de O´na baş kaldırırsam; söyleyin bakalım, beni Allah´a karşı kim savunur? Bana hüsrandan başka bir şey kazandırmazsınız.
  • Hûd  64: Ey kavmim; bu, size bir ayet olarak Allah´ın yarattığı dişi devedir, bırakın onu da Allah´ın toprağında otlasın. Ona kötü maksadla dokunmayın. Yoksa siz, pek yakın bir azaba uğrarsınız.
  • Hûd  65: Buna rağmen onu kesip devirdiler. O zaman: Yurdunuzda üç gün daha kalın. Bu; yalanlanmayacak bir sözdür, dedi.
  • Hûd  66: Emrimiz gelince; Salih´i ve beraberindeki mü´minleri, tarafımızdan bir rahmet ile azabdan ve o günün rüsvaylığından kurtardık. Doğrusu Rabbın; Kavi´dir, Aziz´dir.
  • Hûd  67: Zulmedenleri bir çığlık tuttu. Oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
  • Hûd  68: Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Bilin ki; Semud, Rabblarını inkar etmişlerdi. Ve yine bilin ki; Semud, Allah´ın rahmetinden uzaklaştı.
  • Hûd  69: Elçilerimiz İbrahim´e müjdelerle gelmiş: Selam, demişlerdi de o; Selam, demiş ve beklemeden onlara kızartılmış bir buzağı ikram etmişti.
  • Hûd  70: Ellerinin ona uzanmadığını görünce, durumlarını beğenmedi ve içine korku düştü. Korkma, biz Lut kavmine gönderildik, dediler.
  • Hûd  71: Hanımı ayakta idi. Bunun üzerine güldü. Biz de ona İshak´ı, İshak´ın ardından Ya´kub´u müjdeledik.
  • Hûd  72: Vay başıma gelenler, ben mi doğuracağım? Ben kocamış biri, şu erim de bir ihtiyar iken. Doğrusu bu, şaşılacak bir şey, dedi.
  • Hûd  73: Dediler ki: Allah´ın işine mi şaşarsın ey evin hanımı? Allah´ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizedir. Muhakkak ki O, Hamid´dir, Mecid´dir.
  • Hûd  74: İbrahim´in korkusu geçipte müjde kendisine ulaşınca; Lut kavmi hakkında bizimle tartışmaya girişti.
  • Hûd  75: Doğrusu İbrahim; yumuşak huylu, çok içli ve kendisini Allah´a vermiş bir kimseydi.
  • Hûd  76: Ey İbrahim; bundan vazgeç, zira Rabbının fermanı gelmiştir. Onlara muhakkak geri çevirilmeyecek bir azab gelmektedir.
  • Hûd  77: Elçilerimiz Lut´a gelince; onların gelmelerinden endişeye düştü, çok sıkıldı ve: İşte bu çok çetin bir gündür, dedi.
  • Hûd  78: Kavmi ona koşa koşa geldi. Daha önce de kötü işler işlerlerdi. Ey kavmim; işte kızlarım, bunlar sizin için daha temizdir. Allah´tan korkun da misafirlerin önünde beni rezil etmeyin. İçinizde aklı erer bir kimse yok mudur? dedi.
  • Hûd  79: Dediler ki: Senin kızlarınla bizim bir ilgimizin olmadığını biliyorsun. Sen ne istediğimizi bilirsin.
  • Hûd  80: Keşke size yetecek bir kuvvetim olsaydı. Veya sağlam bir yere sığınsaydım dedi.
  • Hûd  81: Dediler ki: Ey Lut; biz Rabbının elçileriyiz. Onlar sana ilişemeyecekler. Bir ara geceleyin ailenle birlikte yola çık. Karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan, onun da başına gelecektir. Onların başına gelecek sabahleyindir. Daha sabah yakın değil mi?
  • Hûd  82: Emrimiz gelince; oranın üstünü altına getirdik ve üzerine yığın yığın sert taşlar yağdırdık.
  • Hûd  83: Ki bu taşlar, Rabbının katında işaretlenmiştir. Bunlar zalimlerden hiç bir zaman uzak olmayacaktır.
  • Hûd  84: Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı. Dedi ki: Ey kavmim; Allah´a kulluk edin, O´ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü tartıyı eksik tutmayın. Ben sizi, iyi bir halde, refah içinde görüyorum. Ve sizi azabla kuşatacak bir günden korkuyorum.
  • Hûd  85: Ey kavmim; ölçüyü ve tartıyı yerine getirin. İnsanlara eşyalarını eksik vermeyin, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
  • Hûd  86: İman ediyorsanız; Allah´ın geri bıraktığı sizin için daha hayırlıdır. Sonra ben, sizin üzerinizde bir koruyucu da değilim.
  • Hûd  87: Dediler ki: Ey Şuayb; senin namazın mı bize babalarımızın taptıklarını ve mallarımızı dilediğimiz gibi kullanmamızı men´ediyor? Sen, doğrusu aklı başında, yumuşak huylu birisin.
  • Hûd  88: Dedi ki: Ey kavmim; ben Rabbımdan apaçık bir delil üzere iken O, bana kendisinden güzel bir rızık ihsan etmişse; ne dersiniz? Size yasakladığım şeylere aykırı hareket etmek istemem. Gücümün yettiği kadar islah etmekten başka bir isteğim yoktur. Başarım; ancak Allah´tadır. O´na tevekkül ettim ve O´na yöneliyorum.
  • Hûd  89: Ey kavmim; bana karşı gelmeniz; Nuh kavminin, Hud kavminin, Salih kavminin başına gelen felaketin benzerini, sakın başınıza getirmesin. Lut kavmi de sizden pek uzak değildir.
  • Hûd  90: Rabbınızdan mağfiret dileyin, sonra da tevbe edin O´na. Doğrusu benim Rabbım, Rahim´dir, Vedud´dur.
  • Hûd  91: Dediler ki: Ey Şuayb; söylediklerinin çoğunu anlamıyor ve seni aramızda cidden zayıf görüyoruz. Taraftarların olmasaydı, seni taşlardık. Esasen sen, bizim yanımızda şerefli kimse de değilsin.
  • Hûd  92: Dedi ki: Ey kavmim; benim taraftarlarım size göre Allah´tan daha mı üstün ki O´na sırt çevirdiniz? Doğrusu Rabbım, sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır.
  • Hûd  93: Ey kavmim; elinizden geleni yapın. Doğrusu ben de yapacağım. Kime rüsvay edecek bir azabın geleceğini ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. Gözetletin, doğrusu ben de sizinle beraber gözetleyenlerdenim.
  • Hûd  94: Emrimiz gelince; Şuayb´ı ve beraberindeki inananları, katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Zulmedenleri de korkunç bir ses yakaladı ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler.
  • Hûd  95: Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Bilin ki; Semud da Medyen de Allah´ın rahmetinden uzaklaştı.
  • Hûd  96: Andolsun ki Musa´yı, ayetlerimizle ve apaçık bir delille Firavun´a ve erkanına gönderdik.
  • Hûd  97: Yine de onlar Firavun´un emrine uydular. Oysa Firavun´un emri hiç de doğru değildi.
  • Hûd  98: O, kıyamet gününde kavmine öncülük eder ve onları ateşe götürür. Ne kötü yerdir onların gittikleri yer.
  • Hûd  99: Hem burada, hem de kıyamet gününde la´nete uğratıldılar. Kendilerine verilen bu bağış ne kötü bir bağıştır.
  • Hûd  100: Bunlar; o kasabanın haberleridir ki, sana anlatıyoruz. Onların bir kısmı hala duruyor, bir kısmı ise silinip gitmiştir.
  • Hûd  101: Onlara, Biz zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbının emri gelince de Allah´ı bırakıp taptıkları ilahları kendilerine bir fayda vermedi. Kayıplarını artırmaktan başka bir şeye yaramadı.
  • Hûd  102: İşte böyledir Rabbının yakalayışı; kasabaların zalim halkını yakaladığı zaman. Çünkü O´nun yakalaması hem şiddetli, hem de acıklıdır.
  • Hûd  103: Muhakkak ki ahiret azabından korkanlar için, bunda ayet vardır. O gün; bütün insanların toplanacağı gündür ve o, görülecek gündür.
  • Hûd  104: Biz, o günü, ancak sayılı bir süreye kadar erteleriz.
  • Hûd  105: O gün gelince; Allah´ın izni olmadan kimse konuşamaz. Onlardan kimisi bedbaht, kimisi de bahtiyardır.
  • Hûd  106: Bedbahtlara gelince; onlar, cehennenmdedirler. Orada yüksek sesle solurlar.
  • Hûd  107: Gökler ve yer durdukça orada temelli kalacaklardır. Rabbının dilediği müddet başka. Muhakkak ki Rabbın, dilediğini elbette yapandır.
  • Hûd  108: Bahtiyar olanlar ise cennettedirler. Gökler ve yer durdukça temelli kalacaklardır orada. Rabbının dilediği başka. Bu, ardı arkası kesilmeyen bir vergidir.
  • Hûd  109: Öyleyse bunların taptıkları şeyler konusunda sakın şüphede olma. Daha önce babalarının taptıkları gibi onlar da taparlar. Onların paylarını eksiksiz ödeyeceğiz.
  • Hûd  110: Andolsun ki; Musa´ya kitabı verdik de hakkında ihtilafa düştüler. Eğer Rabbından bir söz geçmiş olmasaydı; aralarında hüküm verilmiş bitmişti bile. Doğrusu onlar, bundan yana şiddetli bir tereddüd ve şüphe içindedirler.
  • Hûd  111: Hiç şüphe yok ki Rabbın; herkese amellerinin karşılığını tamamen ödeyecektir. Muhakkak ki O; yaptıklarınızdan haberdardır.
  • Hûd  112: Öyleyse sen, emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et. Beraberindeki tevbe edenler de. Aşırı gitmeyin. Çünkü O, yaptıklarınızı görür.
  • Hûd  113: Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah´tan başka yardımcılarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.
  • Hûd  114: Gündüzün iki tarafında ve gecenin de yakın saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu; öğüt kabul edenlere bir öğüttür.
  • Hûd  115: Sabret, çünkü Allah ihsan edenlerin ücretini zayi etmez.
  • Hûd  116: Sizden önceki nesillerin ileri gelenleri yeryüzünde bozgunculuğa engel olmalı değil miydiler? Onlardan kurtardıklarımız pek azdır. Zalim olanlar ise yalnız kendilerine verilen refahın ardına düştüler. Suçlu kimselerdi onlar.
  • Hûd  117: Kasabaların halkı ıslah edilip dururken Rabbın haksız yere onları helak etmez.
  • Hûd  118: Rabbın dileseydi; bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Onlar ise hala ayrılıktadırlar.
  • Hûd  119: Esasen onları bunun için yaratmıştır. Rabbının rahmet ettikleri müstesnadır. Bununla beraber, Rabbının şu sözü de tamamen yerine gelmiştir: Şüphesiz ki Ben, cehennemi hep insan ve cinn ile dolduracağım.
  • Hûd  120: Peygamberlerin haberlerinden hepsini senin kalbini bunlarla pekiştirmek için sana anlatıyoruz. Bununla sana hak, mü´minlere de öğüt ve nasihat geldi.
  • Hûd  121: İnanmayanlara de ki: Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız.
  • Hûd  122: Bekleyin, biz de bekleyeceğiz.
  • Hûd  123: Göklerin ve yerin gaybı Allah´ındır. Bütün işler O´na döndürülür. Öyleyse O´na ibadet et ve O´na tevekkül et. Rabbın; yaptıklarınızdan gafil değildir.
  • Sistemli Evden Eve Taşımacılık

    Vaktin Çağrısı

    Wholesale B2B Marketplaces

    Ramazan Bayramı