İsrâ Suresi Türkçe Meali

  • İsrâ  1: Kulu Muhammed´i bir gece Mescidi Haram´dan (Kabe´den) yola çıkararak, kendisine bazı mucizelerimizi, olağanüstülüklerimizi gösterelim diye, çevresini kutsal kıldığımız Mescidi Aksa´ya (Kudüs´e) ulaştıran Allah, her türlü noksanlıktan uzaktır. O her şeyi işiten ve her şeyi görendir.
  • İsrâ  2: Musa ya Tevrat´ı verdik ve «Bundan başkasını dayanak edinmeyiniz» diyerek bu kitabı yahudilere doğru yol kılavuzu yaptık.
  • İsrâ  3: Ey Nuh ile beraber gemiye bindirdiklerimizin soyundan gelenler! Hiç şüphesiz Nuh, şükür görevini yerine getiren bir kuldu.
  • İsrâ  4: Tevrat´ta yahudiler hakkında «Yeryüzünde iki kez kargaşa çıkaracaksınız ve bu arada parlak bir yükseliş dönemi yaşayacaksınız» diye hüküm verdik.
  • İsrâ  5: Birinci kargaşaya ilişkin ilahi cezanın vadesi gelince üzerinize son derece atılgan ve acımasız kullarımızı saldık. Bunlar evlerinizin köşe bucaklarını arayarak sizi yakalamaya giriştiler. Bu, Allah´ın yerine gelmesi kaçınılmaz bir sözü idi.
  • İsrâ  6: Sonra eski iktidarınızı size geri vererek bu düşmanlarınıza karşı üstün konuma gelmenizi sağladık. Sizi mal ve evlâd artışı ile destekledik ve sizi güçlü orduya sahip kıldık.
  • İsrâ  7: Eğer, iyilik ederseniz, kendiniz için iyilik edersiniz, eğer kötülük ederseniz, o da kendiniz içindir. Çıkaracağınız ikinci kargaşaya ilişkin cezanın vadesi gelince üzerinize salacağımız başka saldırganlar acınızın yüzlerinize yansımasına yol açarlar. İlk seferinde gelenlerin yaptıkları gibi Mescid- ı Aksa´ya girerler ve yükselttiğiniz her şeyi yerle bir ederler.
  • İsrâ  8: Bundan sonra rabbiniz size merhametli davranır. Fakat eğer kargaşaya dönerseniz, biz de sizi tekrar cezalandırırız. Biz cehennemi kâfirler için içinden çıkılmaz bir kale yaptık.
  • İsrâ  9: Hiç kuşkusuz bu Kur´an insanları en doğru yola iletir ve iyi ameller işleyen mü´minlere, kendilerini büyük bir ödülün beklediği müjdesini verir.
  • İsrâ  10: Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için acıklı bir azap hazırladığımızı bildirir.
  • İsrâ  11: İnsan iyiliğe kavuşması için dua ettiği gibi aynı yönelişle başına kötülük gelsin diye de dua eder. Gerçekten insan pek aceleci, pek fevridir.
  • İsrâ  12: Gece ile gündüzü varlığımızın ve yetkin gücümüzün iki ayeti, iki somut göstergesi olarak yarattık. Sonra Rabbinizin lütfu peşinde koşasınız ve yılların sayısı ile takvim hesabını bilesiniz diye geceyi karartarak gündüzü aydınlık yaptık. Her konuyu ayrıntılı biçimde anlattık.
  • İsrâ  13: Her insanın amelini halka yapıp boynuna takarız. Kıyamet günü açık olarak bulacağı bir amel defteri önüne çıkarırız.
  • İsrâ  14: “Kitabını oku, bugün, kendi hesabını kendin göreceksin.”
  • İsrâ  15: Kim doğru yolu izlerse kendisi için izler. Kim doğru yoldan saparsa kendi zararına sapıtmış olur. Hiç kimse bir başkasının günah yükünü taşımaz. Bir peygamber göndermedikçe hiç kimseyi azaba çarptırmayız.
  • İsrâ  16: Biz bir beldeyi yoketmek istediğimizde oranın şımarık ele başlarına emrederiz de kötülüğe dalarlar. Böylece o belde hakkında hükmümüz haklılık kazanır. Bunun üzerine orayı alt üst ederiz.
  • İsrâ  17: Biz Nuh´tan sonra gelen nice milletleri yokettik. Kulların günahlarından haberdar olucu ve onları görücü merci olarak Rabbin yeterlidir.
  • İsrâ  18: Kim geçici dünyanın mutluluğunu isterse dilediğimiz kimselere orada dilediğimiz kadar geçici nimet veririz. Fakat sonra onu cehenneme yollarız, horlanmış ve Allah´ın rahmetinden kovulmuş olarak oraya girer.
  • İsrâ  19: Buna karşılık, kim ahiret mutluluğunu ister de mü´min olmak şartı ile o uğurda gerekli çabayı harcarsa, böylelerinin çabaları takdir edilir, emeklerinin karşılığını alırlar.
  • İsrâ  20: Her iki grubu da yani berikilere de ötekilere de Rabbinin bağışından pay veririz. Hiç kimse Rabbinin bağışından mahrum edilmez. Onun bağış kapısı herkese açıktır.
  • İsrâ  21: Bir baksana, insanları dünyada nasıl birbirinden üstün kıldık. Oysa ahiretin dereceleri daha büyük olduğu gibi, aralarındaki üstünlük farkları daha geniş çaplıdır.
  • İsrâ  22: Allah´a yanısıra başka bir ilaha tapma. Yoksa horlanmış ve koruyucusuz bırakılmış olarak otura kalırsın.
  • İsrâ  23: Allah yalnız kendisine kulluk sunmanı ve ana babana karşı nazik davranmanı kesin hükme bağladı. Eğer ana babadan biri ya da her ikisi yanında yaşlılık çağına ererlerse, sakın onlara «öf be, bıktım senden» deme, onları azarlama; onlara tatlı ve saygılı sözler söyle.
  • İsrâ  24: Onlara karşı besleyeceğin acıma duygusunun etkisi ile önlerinde alçak gönüllülük kanatlarını indir ve de ki; «Ey Rabbim onlar küçükten beni nasıl büyüttüler ise, sen de öyle merhamet et.»
  • İsrâ  25: Rabbiniz kalplerinizdeki duygularınızı herkesten iyi bilir. Eğer iyi kalpli kimselerseniz, O kendisine başvuranların günahlarını affeder.
  • İsrâ  26: Akrabalarına, yoksula ve yarı yolda kalan yolcuya hakkını ver. Fakat savurganca davranma.
  • İsrâ  27: Çünkü savurganlar; harcamalarında ölçü gözetmeyenler, şeytanın kardeşleridir ve şeytan da Rabbine karşı son derece nankördür.
  • İsrâ  28: Eğer Rabbinden umduğun bir bağışın beklentisi içinde o hak sahiplerinin haklarını verememenin ezikliği ile yüzlerine bakamıyorsun, bari onlara tatlı söz söyle.
  • İsrâ  29: Elini sıkıp boynuna bağlama (cimri olma) onu büsbütün de açma; sonra kınanmış ve eli boş kalırsın.
  • İsrâ  30: Rabbin dilediğine geniş rızık verir ve dilediğinin rızkını kısıtlar. Hiç şüphesiz O, kullarını iyi görür, onların durumundan yakından haberdardır.
  • İsrâ  31: Yoksulluk kaygısıyla evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Onların da sizin de rızkınızı veren biziz. Onları öldürmek ağır bir suçtur.
  • İsrâ  32: Sakın zinaya yaklaşmayınız. Çünkü o iğrenç bir kötülük ve kötü sonuçlu bir yoldur.
  • İsrâ  33: Allah´ın dokunulmaz saydığı cana, gerekçesiz olarak kıymayınız. Gerekçesiz olarak öldürülen kimsenin aile temsilcisine, velisine yetki tanıdık. Ama o da ´cana karşılık can´ sınırlarını aşmasın. Çünkü yasalar kendisine arka çıkmıştır.
  • İsrâ  34: Erginlik çağına erişinceye kadar yetimin malına sadece niyetlerin en güzeli ile yaklaşınız. Verdiğiniz sözleşmeyi tutunuz. Çünkü verdiğiniz sözlerden sorguya çekileceksiniz.
  • İsrâ  35: Bir şey ölçerken tam ölçünüz, tartılarınızda doğru terazi kullanınız. Bu tutum hem dünyada daha hayırlıdır, hem de ahirete ilişkin sonucu bakımından daha güzeldir.
  • İsrâ  36: Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp var ya, bunların hepsi konusunda sorguya çekileceksiniz.
  • İsrâ  37: Yeryüzünde şımarıklık taslayarak yürüme. Çünkü sen ne yeri delebilirsin, ve ne de boyca dağlara erebilirsin.
  • İsrâ  38: Saydığımız bütün bu davranış ve tutumların kötü olanları, Rabbin tarafından çirkin ve iğrenç sayılmışlardır.
  • İsrâ  39: Bunlar, Rabbinin sana vahiy yolu ile bildirdiği bazı hikmetlerdir. Sakın Allah´ın yanısıra başka bir ilaha tapma. Yoksa yerilmiş ve Allah´ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsınız.
  • İsrâ  40: Rabbiniz oğulları size ayırdı da kendisi meleklerden kızlar mı edindi? Siz gerçekten çok ağır; son derece küstahça bir söz söylüyorsunuz.
  • İsrâ  41: Kâfirler öğüt alıp, akıllarını başlarına toplasınlar diye bu Kur´an´da çeşitli uyarı yöntemleri kullandık. Fakat bu farklı uyarılar onların gerçekten daha da uzaklaşmalarından başka bir şeye yaramamıştır.
  • İsrâ  42: Ey Muhammed de ki; «Eğer müşriklerin dedikleri gibi evrende Allah´ın yanısıra başka ilahlar olsaydı, bu ilahlar Arş´ın ve kesin egemenliğin sahibi olan Allah ile boy ölçüşmenin yolunu ararlardı.»
  • İsrâ  43: Haşa, O, onların saçma yakıştırmalarından uzaktır, yücedir, büyüktür.
  • İsrâ  44: Yedi kat gök, yer ve buralardaki varlıkların tümü O´nu tenzih ederler, noksanlıklardan uzak olduğunu dile getirirler. Evrendeki her varlık, O´nu överek tesbih eder, fakat siz bu varlıkların tesbihlerini anlayamazsınız. Hiç kuşkusuz O, kullarına karşı yumuşaktır, affedicidir.
  • İsrâ  45: Ey Muhammed, sen Kur´an okurken, seninle ahirete inanmayanlar arasına görünmez bir perde gereriz.
  • İsrâ  46: Kur´an´ı kavramasınlar diye kalplerini bir kılıfla kaplarız ve kulaklarının işitme yeteneğini zayıflatırız. Allah´ın ortaksız birliğini dile getiren Kur´an ayetlerini okuduğun zaman arkalarını dönüp kaçarlar.
  • İsrâ  47: Onların seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini, sonra aralarında neler fısıldaştıklarını ve o zalimlerin müslümanlara «Siz kesinlikle büyülenmiş bir adamın peşinden gidiyorsunuz» dediklerini iyi biliyoruz.
  • İsrâ  48: Senin hakkında nasıl benzetmeler, ne tür yakıştırmalar yaptıklarına baksana! Sapıttılar, bir türlü doğru yolu bulamıyorlar.
  • İsrâ  49: Dediler ki; «Biz kemik ve toz haline dönüştükten sonra diriltilerek yaradılışın yeni bir aşamasına mı geçeceğiz?
  • İsrâ  50: Onlara de ki; «İster taş olunuz, ister demir olunuz.
  • İsrâ  51: İster (canlılık olayı ile ilişkili olabileceğini) hafızalarınızın almadığı başka bir yaratık olunuz.» Diyecekler ki «Bizi kim yeniden diriltecek? De ki «Sizi ilk kere yoktan vareden... O zaman şaşkın şaşkın başlarını sallayarak «Peki ne zaman?» diyecekler. Onlara de ki; «Belki de yakında.»
  • İsrâ  52: O gün Allah sizi çağırınca kendisine hamdederek çağrısına uyarsınız ve dünyada çok kısa bir süre kaldığınızı sanırsınız.
  • İsrâ  53: Mü´min kullarıma de ki; konuşurken en güzel sözleri söylesinler. Çünkü şeytan aralarındaki havayı gerginleştirir. Hiç kuşkusuz, şeytan insanın açık düşmanıdır.
  • İsrâ  54: Ey insanlar, Rabbiniz sizi herkesten iyi bilir. Dilerse size merhamet eder, dilerse azaba çarptırır. Biz seni onların davranışlarının sorumlusu olarak göndermedik.
  • İsrâ  55: Rabbin gerek göktekileri (melekleri) ve gerekse yerdekileri (insanları) herkesten iyi bilir.
  • İsrâ  56: Müşriklere de ki: «Allah dışında ilah olduklarını sandığınız putları imdada çağırınız bakalım. Onlar, başınızdaki belayı ne giderebilirler ve ne de başka birine aktarabilirler.»
  • İsrâ  57: İmdada çağrılan bu ilahların Allah´a en yakın olanları dahil olmak üzere hepsi Allah´a yaklaşmanın yolunu ararlar. O´nun rahmetini diler ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.
  • İsrâ  58: Kıyamet gününden önce her şehri ya yıkacak ya da ağır azaba uğratacağız. Bu hüküm kitapta yazılıdır.
  • İsrâ  59: Bizi somut mucizeler ortaya koymaktan alıkoyan sebep, daha önceki milletlerin bu tür mucizeleri yalanlamaları (ve bu yüzden ağır azaba çarptırılmayı haketmeleridir) Semudoğulları´na açık mucize olarak deveyi verdik. Fakat ona karşı zalimce davrandılar. Biz somut mucizeleri sadece insanları korkutmak için ortaya koyarız.
  • İsrâ  60: Ey Muhammed, hani sana «Rabbin insanları (Mekkeli müşrikleri) kuşatma altına aldı» dedik. (O gece) sana gösterdiğimiz görüntüleri ve Kur´an´da adı geçen lanetlenmiş ağacı da sırf insanlara bir sınav konusu olsun diye ortaya koyduk. Onları korkutuyoruz ama bu korkutmalarımız azgınlıklarını arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.
  • İsrâ  61: Hani meleklere «Adem´e secde ediniz» dedik. Hepsi secde etti, yalnız İblis emrimize karşı geldi ve «Ben çamurdan yarattığın bir canlıya hiç secde eder miyim» dedi.
  • İsrâ  62: İblis dedi ki; «Benden üstün tuttuğun şu canlıyı görüyor musun? Eğer bana kıyamet gününe kadar mühlet verirsen, onun soyunu, pek az bir bölümü dışında, avucumun içine alıp mahvederim.
  • İsrâ  63: Allah dedi ki: «Defol git. Onun soyundan kim sana uyarsa onlarla senin ortak ve yeterli cezanız cehennemdir.
  • İsrâ  64: Gücünün yettiklerini sesinle ayartıp siperlerinden çıkar, atlılarını ve piyadelerini nara attırarak, üzerlerine çullandır, mallarına ve evlâtlarına ortak ol, onlara çeşitli vaadler yap, şeytanın insanlara yaptığı vaadler aldatmacadan başka bir şey değildir.
  • İsrâ  65: Benim gerçek kullarıma gelince, senin onlar üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur. Allah, onlar için yeterli koruyucudur.
  • İsrâ  66: Rabbinizin size sunduğu nimetleri arayasınız diye gemileri denizde yüzdüren O´dur. Hiç şüphesiz O, size karşı pek merhametlidir.
  • İsrâ  67: Eğer denizde başınıza bir bela gelirse, Allah dışında imdada çağırdığınız ilahlar ortalıkta görünmez olur. Allah sizi kurtarıp karaya çıkarınca O´na sırt çevirirsiniz. İnsan gerçekten son derece nankördür.
  • İsrâ  68: Allah´ın sizi karadayken yerin dibine geçirmeyeceğinden ya da üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz ki, bu olayların arkasından bir koruyucu bulamazsınız.
  • İsrâ  69: Ya da Allah´ın sizi tekrar denize döndürüp üzerinize şiddetli bir kasırga estirmek suretiyle kâfirliğinizden ötürü sizi boğmayacağından emin misiniz ki, böyle bir olay üzerine bizden tazminatınızı isteyebilecek birini bulamazsınız.
  • İsrâ  70: Biz Ademoğulları´nı gerçekten çeşitli ayrıcalıklarla donattık. Onlara karada ve denizde taşıtlar sağladık, kendilerine temiz besin maddeleri bağışladık, onları yarattığımız diğer canlıların çoğundan üstün kıldık.
  • İsrâ  71: Biz o gün bütün insan gruplarını önderleri ile birlikte huzurumuza çağırırız. Kimlere amel defterleri sağ taraftan verilirse, onlar defterlerini sevine sevine okurlar. Onlara kıl kadar haksızlık edilmez.
  • İsrâ  72: Bu dünyada gerçekler karşısında kör olan kimse ahirette de kör, doğru yoldan sapmışlık oranı da daha büyük olur.
  • İsrâ  73: Ey Muhammed, müşrikler az kalsın seni, indirdiğimiz vahiyden ayırıp adımıza başka sözler uydurmanı sağlıyorlardı, eğer bunu başarabilselerdi, seni dost edineceklerdi.
  • İsrâ  74: Eğer sana direnme gücü vermeseydik, azıcık onlara yanaşmak üzereydin.
  • İsrâ  75: Eğer onlara yanaşsaydın sana dünya hayatının ve ölüm ötesinin azabını katlayarak tattırırdık da bize karşı kendine yardım edebilecek hiç kimse bulamazdın.
  • İsrâ  76: Gerçi müşrikler seni tedirgin ederek, bıktırarak Mekke´den çıkarmak amacındadırlar, ama o takdirde senden sonra orada ancak kısa bir süre kalabilirler.
  • İsrâ  77: Senden önce gönderdiğimiz peygamberlere ilişkin değişmez yasamız bu yolda işleye gelmiştir. Bizim yasamızın değiştiğini göremezsin.
  • İsrâ  78: Ey Muhammed, güneşin batmaya yöneldiği andan, gece kararıncaya kadar namaz kıl, sabahleyin Kur´an okumayı da ihmal etme. Çünkü sabahleyin okunan Kur´an´ı izleyen (melek)ler vardır.
  • İsrâ  79: Gecenin bir bölümünde sırf sana mahsus bir nafile olmak üzere Teheccüd ibadetini yap ki, belki Rabbin seni «övülmüş makam»´a erdirir.
  • İsrâ  80: De ki; «Ey Rabbim, bir yere girerken oraya doğru olarak girmemi ve bir yerden çıkarken oradan doğruluk ilkesine bağlı olarak çıkmamı nasip eyle. Bana kendi katından destekleyici bir güç ver.»
  • İsrâ  81: De ki; «Hak geldi, batıl yokoldu. Zaten batıl yokolmaya mahkumdur.»
  • İsrâ  82: Kur´an´da mü´minler için şifa ve rahmet olan ayetler indiriyoruz. Fakat bu ayetler zalimlere sadece yeni yıkımlar, yeni kayıplar getirirler.
  • İsrâ  83: Biz insana nimet verdiğimiz zaman sırt çevirir, bizden uzaklaşır. Başına bir kötülük gelince de umutsuzluğa kapılır.
  • İsrâ  84: De ki; «Herkes kendi kişiliği ve inancı uyarınca hareket eder. Rabbiniz kimin daha doğru yolda olduğunu herkesten daha iyi bilir.»
  • İsrâ  85: Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki; «Ruh Rabbimin tekelinde olan bir olgudur. Size bilginin çok az bir bölümü verilmiştir. (Tercih edilen görüşe göre bu soruyu kitap ehli sormuştu. Bu ayet ve ondan sonraki yedi ayet yine bu görüşe göre Medine´de inmişlerdi.)
  • İsrâ  86: İstesek sana vahiy yolu ile indirdiğimiz mesajları tümü ile ortadan kaldırırız. Sonra bu konuda bize karşı senin savunmanı üstlenebilecek birini bulamazsın.
  • İsrâ  87: Bunun böyle olmayışı, Rabbinin sana yönelik rahmetidir. Onun sana yönelik lütfu büyüktür.
  • İsrâ  88: De ki; «Eğer tüm insanlar ve cinler bu Kur´an´ın bir benzerini ortaya koymak amacı ile biraraya gelseler, ne kadar birbirlerine yardım etseler de onun bir benzerini ortaya koyamazlar.»
  • İsrâ  89: Biz bu Kur´an´da her türlü örneği verdik, öyleyken onların çoğu kâfirlikte direndi.
  • İsrâ  90: Bunlar dediler ki; «Bize yer altından pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız.
  • İsrâ  91: Ya da kendi hurmalıkların ve üzüm bağların olmalı, bunların arasından ırmaklar akıtmalısın.
  • İsrâ  92: Ya da iddia ettiğin gibi göğü parça parça başımıza indirmeli, yahut Allah´ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.
  • İsrâ  93: Ya da altından bir köşkün olmalı veya göğe çıkmalısın. Gökte bize okuyabileceğimiz somut bir kitap indirmedikçe de oraya çıktığına kesinlikle inanmayız.» Onlara de ki; «Subhanallah! Ben peygamberlikle gönderilmiş bir insandan başka bir şey miyim ki?»
  • İsrâ  94: İnsanlara doğru yol kılavuzu geldiğinde ona inanmamalarının tek gerekçesi, onların: «Allah bir insanı mı peygamber olarak gönderdi?» şeklindeki anlayışlarıdır.
  • İsrâ  95: De ki; «Eğer yeryüzünde doğallıkla, rahatça gezinen melekler yaşasaydı, onlara gökten melek kökenli bir peygamber gönderirdik.»
  • İsrâ  96: De ki; «Benimle sizin aranızda Allah´ın şahitliği yeterlidir. O kullarının yaptıkları her işten haberdardır ve her şeyi görür.»
  • İsrâ  97: Allah kimi doğru yola iletirse o doğru yolda olur. Kimleri saptırırsa da onlar için kendisinden başka bir kurtarıcı bulamazsın. Kıyamet günü biz onları kör, dilsiz ve sağır olarak yüzüstü süründürürüz. Varacakları yer cehennemdir. Oranın ateşi sönmeye yüz tuttukça onu yeniden tutuştururuz.
  • İsrâ  98: Onların cezaları budur. Çünkü ayetlerimizi yalanlamışlar ve «Biz kemik ve toz haline dönüştükten sonra diriltilerek yaratılışın yeni bir aşamasına mı geçeceğiz?» demişlerdi
  • İsrâ  99: Onlar gökleri ve yeri yoktan vareden Allah´ın kendi benzerlerini bir kez daha yaratmaya gücünün yeteceğini görmüyorlar mı? Üstelik Allah onlar için bir gün sona ereceği kuşkusuz olan sınırlı bir yaşama süresi belirledi. Buna rağmen bu zalimler kâfirlikte direndiler.
  • İsrâ  100: Onlara de ki; «Rabbimin rahmet hazineleri sizin elinizde olsa, bu hazineler tükenir kaygısı ile kimseye bir şey vermezdiniz. Zaten insan son derece cimridir.»
  • İsrâ  101: Biz Musa´ya dokuz somut mucize verdik. Sor İsrailoğulları´na istersen. Musa onlara peygamber olarak geldiğinde, Firavun kendisine «Ya Musa, benim görüşüme göre sen büyülenmişsin» dedi.
  • İsrâ  102: Musa ona dedi ki; «Bu mucizelerin, getirdiğimiz ilahi mesajın gerçek olduğunu gösteren kanıtlar olarak yerin ve göklerin Rabbi tarafından gönderildiklerini kesin biliyorsun. Ey Firavun, bana göre sen mahvolmaya aday oluyorsun.»
  • İsrâ  103: Firavun İsrailoğulları´nı yurtlarından sürmek istedi, biz onu yanındakiler ile birlikte denizde boğuverdik.
  • İsrâ  104: Onun ardından İsrailoğulları´na «Bu ülkede oturunuz. Ahiret günü gelince sizleri hep birlikte mahşerde biraraya getiririz» dedik.
  • İsrâ  105: Biz Kur´an´ı Hak içerikli olarak indirdiğimiz gibi, onun iniş amacı da hakkı gerçekleştirmektir. Ey Muhammed, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
  • İsrâ  106: Kur´an´ı insanlara ağır ağır okuyasın diye bölümlere ayırdık ve ihtiyaçlar gerektikçe bölüm bölüm indirdik.
  • İsrâ  107: De ki; «Siz bu Kur´an´a ister inanın, ister inanmayın, o bundan önce kendilerine bilgi verilenlere okunduğunda, onlar çeneleri üzerine secdeye kapanırlar.»
  • İsrâ  108: Ve derler ki, «Rabbimizin şanı yücedir, O´nun verdiği söz kesinlikle yerine gelecektir.»
  • İsrâ  109: Çeneleri üzerine secdeye kapanırlarken, gözyaşları dökerler. Kur´an onları ürpertir, saygılarını artırır.
  • İsrâ  110: De ki; «Onu ister «Allah» diye çağırın, ister «Rahman» diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, en güzel isimler O´nundur. Namazda sesini fazla yükseltme, fazla da kısık tutma, bu ikisi arasında bir yol tut.»
  • İsrâ  111: De ki; «Hamd, çocuk edinmemiş olan, egemenlikte ortağı bulunmayan ve güçsüzlüğünü telafi edecek bir destekçiye gerek duymayan Allah´a mahsustur.» O´nun büyüklüğünü gereğince dile getir.
  • Flashcards for dua, digital product

    Vaktin Çağrısı

    Flashcards for dua, digital product

    Şehr-i Ramazan